[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Veteriner Dergisi
2011, Cilt 25, Sayı 2, Sayfa(lar) 083-093
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Erzurum Yöresindeki Buzağılarda Doğmasal Anomalilerin Görülme Sıklığı ve Sağkalım Oranları
Mahir KAYA, Zafer OKUMUŞ, Elif DOĞAN, Emine Merve ÇETİN, Latif Emrah YANMAZ
Atatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı, Erzurum, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: Doğmasal Anomali, Prevalans, Sağkalım, Buzağı
Özet
Bu çalışmada, Ocak 2004 - Haziran 2011 yılları arasında kliniğimize getirilen farklı ırk, yaş ve cinsiyetteki 97 buzağıda belirlenen doğmasal anomalilerin görülme sıklığı, prognozu ve sağkalım oranları değerlendirildi. Doğmasal anomaliler en çok kas-iskelet sisteminde (% 59,79) görülürken, bunu sindirim (% 27,84), üriner (% 7,22) ve sinir (% 3,09) sistemlerinde görülen anomaliler izledi. Çoklu sistem anomalilerinin görülme oranı % 2,06 olarak saptandı. Prognoz bakımından olguların % 50,52'si semi-letal, % 46,39'u letal ve % 3,09'u fonksiyon bozukluğuna neden olmayan anomaliler olarak belirlendi. Anomali ve prognozun durumuna göre olgulara destekli bandaj (n = 29), cerrahi girişim (n = 52) veya ötenazi (n = 12) uygulandı. Fonksiyon bozukluğuna neden olmayan anomaliler (n = 3) ile metatarsal fleksural-torsiyonel deformite görülen bir buzağıya ise müdahale edilmedi. Farklı cerrahi girişimde bulunulan 52 olgunun 41'inde olumlu sonuç elde edildi. Tüm olgular dikkate alındığında sağkalım oranı % 76,29 olarak belirlendi.
  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Doğmasal anomaliler, doğumdan sonra hayvanlarda gözlenen yapı ve fonksiyon bozuklukları olarak tanımlanır1. Genetik, çevresel faktörler veya bunların kombinasyonu sonucu ortaya çıkan doğmasal anomalilere buzağılarda sıklıkla rastlanılmaktadır2,3. Çevresel faktörler arasında hatalı besleme, embriyo gelişimini olumsuz yönde etkileyecek ilaçların kullanılması ve teratojenik viruslar yer almaktadır4. Gebeliğin erken dönemlerinde (1 – 2 ay) yapılan rektal muayeneler organogenezisi olumsuz yönde etkileyerek intestinal atreziye neden olabilir5. Doğmasal defektler sıklıkla kas-iskelet, sindirim ve merkezi sinir sisteminde, daha az oranda ise üro-genital sistem ile göz ve deride oluşmaktadır. Buzağılarda karşılaşılan başlıca doğmasal anomaliler arasında atresia ani, atresia rekti, hernia umblicalis, bouleture, arqure, polymelia, arthrogrypposis, hydrocephalus, kist dermoid, epispadiasis, hipospadiasis, rektovaginal fistül, phocomelie ve palatoschisis sayılabilir2,4-8. Bu çalışma, Erzurum yöresindeki buzağılarda doğmasal anomalilerin görülme sıklığı ve prognozu ile bu olguların sağkalım oranlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır.
  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Çalışma materyalini Ocak 2004 - Haziran 2011 yılları arasında kliniğimize getirilen çeşitli doğmasal anomaliye sahip farklı ırk, yaş ve cinsiyette 97 buzağı oluşturdu. Anomali olgularının dağılımı, sistem ve organlara göre yapıldı.

    Tanı yöntemleri: Hernia umbilicalis olgularının termografik (IR Flexcam-S®) ve ultrasonografik (Falco 100®) görüntüleri alındı. Termal görüntüleme sırasında artefakta neden olmaması için tıraş makinesi ile bölgenin kılları aynı seviyede olacak şekilde kısaltıldı. Fıtık kesesinden (FK) ve fıtık kesesine komşuluklu lateral abdominal duvardan (LAD) termal değerler ölçüldü. Bu olgulardan termal değerler ile eş zamanlı olarak rektal sıcaklık (RS) değerleri de belirlendi. Fıtık kesesinin ultrasonografisi hayvan ayakta dururken, proba baskı uygulanmadan yapıldı. Fıtıklaşan organ veya yapılar, fıtık deliğinin çapı (FDÇ), intraabdominal organ veya yapılar ultrasonografi ile değerlendirildi. Atresia ani, atresia ani et recti, atresia koli, tarsal eklem laksitesi, bleuture, arqure ve metatarsal fleksural ve torsiyonel deformite olgularının iki yönlü radyogramları alındı. Atresia koliden şüphelenilen olgularda, klinik ve radyolojik bulgular doğrultusunda deneysel laparatomi yapılarak kesin tanıya gidildi. Atresia ani ile birlikte seyreden rekto-üretral ve rekto-vaginal fistül olgularında anal bölgeden yapılan ultrasonografi (US) ile rektum görüntülendikten sonra US eşliğinde 10 ml pozitif kontrast madde (Sodyum diatrizoat, Meglumin diatrizoat; Urografin® % 76 IV) rektum lümenine enjekte edildi. Kontrast maddenin uygulaması sonrasında pelvis düzeyinin lateral radyogramları alındı. Meningocele olgularında (n = 2) radyografik ve ultrasonografik değerlendirmeleri yapılırken, bu olgulardan birinde kraniumun tomografisi 1 cm aralığındaki transversal kesitlerle yapıldı.

    Anestezi protokolleri, cerrahi ve diğer sağaltım yöntemleri: Hernia umblicalis olgularında xylazine/ketamine anestezisi; anorektal anomali olgularında xylazin/ketamine anestezisi ile birlikte peridural anestezi; diğer olgularda ise medetomidine/ketamine premedikasyonu sonrasında izofloran anestezisi kullanıldı.

    Hernia umblicalis olgularında açık herniorrhaphy yapıldı9. Atresia ani, rektovaginal ve rektoüretral fistül olgularının cerrahi rekonstruksiyonu sağlandı10. Atresia ani et rekti ve atresia koli olgularında kolostomi yapıldı11. Urakus fistülü olgularının ikisinde urakus, mümkün olduğu kadar idrar kesesine yakın yerden ligatüre edildi ve uzaklaştırıldı. Meningocele olgusunda meninks kitlesinin taşkın kısmı uzaklaştırıldıktan sonra meninkste oluşturulan defekt dikilerek kapatıldı. Kaudaldeki deri kraniale flep şeklinde kaydırıldı. Bu flep, frontal açıklık ve meninks düzeyini örtecek şekilde destekli dikey U dikişleri ile kranialdeki deriye dikildi.

    Tarsal eklem laksitesi, bleuture, arqure olgularında destekli bandaj uygulaması yapıldı2. Metatarsal fleksural ve torsiyonel deformite olgularında sağaltıma gidilmedi. Sağ hemipleji, atresia ani et rekti ile birlikte görülen cheilognathopalatoschisis, artrogripozis ile bereber gözlenen spina bifida ve omphalocele olgularında prognozun olumsuz olmasından dolayı ötenazi yapıldı. Penis ve preputium agenezisi ile ektopik üretra ve vagina olgularında ürinasyon sorunu olmaması nedeni ile müdahale edilmedi.

    İstatistiksel analiz: Doğmasal hernia umblicalis olgularında MEANS Prosedürü kullanılarak (SAS, 2002) FK, LAD, RS ve FDÇ'a ilişkin tanımlayıcı istatistiksel parametreler [ortalama, standart sapma, ranj ve varyans] saptandı. Ölçülen bu değerler arasındaki korelasyon, CORR prosedürü kullanılarak ortaya çıkarıldı. Fıtık kesesi ile LAD ölçümleri arasındaki farklılıklar paired student t-test ile belirlendi. Tüm analizlerde istatistiksel önemlilik P<0,05 düzeyinde değerlendirildi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Ocak 2004 - Haziran 2011 yılları arasında çeşitli nedenle kliniğimize başvuran 538 buzağının 97'sinde anomali olguları ile karşılaşıldı. Doğmasal anomalilere en çok montofon ırkı buzağılarda rastlandı. Anomalilerdeki cinsiyet oranı, erkek buzağılarda % 56,7, dişi buzağılarda ise % 43,3 idi (Tablo 1.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Doğmasal anomali olgularının ırk, cinsiyet ve yaş dağılımı.

    Doğmasal anomaliler daha sıklıkla kas-iskelet sisteminde görülürken, bunu sindirim, üriner, sinir sistemi ve çoklu anomalileri izledi (Tablo 2). Bütün olguların 49'u semi-letal anomali, 45'i letal anomali ve 3'ü ise fonksiyon bozukluğuna neden olmayan anomali olarak değerlendirildi (Tablo 2). Semi-letal anomaliden 1'inde ötenazi yapılırken, 45 letal anomalinin 12'sinde ötenazi yapıldı, 9'unda postoperatif ve 1'inde intraoperatif ölüm görüldü. Farklı cerrahi yöntemler ile sağaltım yapılan 52 olgudan 41'inde olumlu sonuç elde edilirken, bütün anomali olgularında sağkalım oranının % 76,29 olduğu görüldü.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Doğmasal anomali olgularının sistemlere göre dağılımı.

    Doğmasal hernia umblicalis olguları 13 – 35 günlük yaş aralıklarındaydı. Bütün hernia umblicalis olguların klinik muayenesi sırasında kompresibilite ve reponibilite vardı. Omphalitis ve göbek apsesi bulgularına rastlanılmadığı gibi hastaların geçmişlerinde de bu bulguların olmadığı belirtildi. Rektal ısı 39,2 ± 0,4 ºC ve FDÇ 3.38 ± 0.76 cm olarak saptandı. Ultrasonografik incelemede fıtık komplikasyonlarına ait bulgular ile karşılaşılmadı. Bu olgularda FK termal değerleri 29,4 – 35,8 oC (33,04 ± 1,63 ºC), LAD termal değerleri 27,2 – 33,5 ºC (30,11 ± 1,76 ºC) arasında bulundu. Bu iki parametre arasındaki fark önemliydi (t = 7,89, P < 0,0001; Şekil 1). Fıtık kesesi ile LAD termal değerleri arasında pozitif korelasyon mevcutken (r = 0,55, P < 0,01), FK termal değerleri ile RS ve FDÇ arasında korelasyon belirlenemedi. Hem klinik muayenede hem de intraoperatif gözlemlerde inkarserasyon bulgularına rastlanılmadı. Postoperatif dönemde ciddi komplikasyonlarla karşılaşılmadı ve nüks görülmedi.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 1: A- Doğmasal hernia umblicalis olgularında fıtık kesesine komşuluklu lateral abdominal duvardan (LAD) ve fıtık kesesinden (FK) elde edilen termal değerler, % 95 güven aralığında 29,26 – 30,11 ºC ve 32,25 – 33,04 ºC arasında değişkenlik göstermektedir. B, C- Lateral abdominal duvarın ve fıtık kesesinin termogramları.

    Anorektal anomali olgularının yaşları 1 - 8 gün arasındaydı. Atresia ani olgularında yapılan klinik muayenede anüsün şekillenmediği görüldü ve ıkınma sırasında veya abdomene elle basınç yapılması ile anal bölgede şişkinliğin oluştuğu izlendi. Atresia ani olgularının 2'sinde kuyruğun şekillenmediği (kaudogenesia) de görüldü. Ancak bu iki olguda arka bacak kaslarında atrofi veya yürüyüş sırasında anormalik izlenmedi. Atresia ani olgularının radyogramlarında rektum pelvik boşlukta belirlendi (Şekil 2A). Atresia ani ile seyreden rekto-vaginal fistül olgularında ıkınma ile vaginadan mekonyumun dışarı aktığı görüldü (Şekil 2B). Atresia ani, preputium ve parsiyel penis agenezisinin birlikte seyrettiği rekto-üretral fistül olgusunda (Şekil 2C) mekonyumun sıvı kısmının güçlü ıkınmalar sonrasında üretral açıklıktan dışarı çıktığı izlendi. Hem rekto-vaginal hem de rekto-üretral fistül olgularının kontrast radyografilerinde rektumun kör sonlanan ucuna yakın lokalizasyon gösteren, huni şekilli dolma defekti görüldü (Şekil 2D). Artesia ani et rekti olgularının klinik muayenesinde anüs şekillenmezken, ıkınma sırasında veya abdomene elle basınç yapılması ile anal bölgede şişkinliğin oluşmadığı da izlendi. Bu olguların radyografilerinde rektumun ya pelvik boşlukta olmadığı ya da pelvik boşluğun kranialde şekillenmiş olduğu görüldü.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 2: A- Atresia ani olgusunun pelvik kanal içerisinde rektumun ve rektumun kör sonlanmasının (oklar) izlendiği radyogramı. B- Atresia ani ve rekto-vaginal fistül olgusu. C, D- Atresia ani, rekto-üretral fistül ile preputium ve parsiyel penis agenezisi. Bu olgunun pozitif kontrast kolonografisinde rekto-üretral fistüle ilişkili huni şekilli dolma defekti (oklar). E- Cheilognathopalatoschisis olgusu.

    Anorektal anomalilerin postoperatif döneminde dikiş hattında açılma, enfeksiyon, apse, striktür oluşumu izlenmezken, fekal inkontinanst görüldü. Bu olgulardan 6'sı postoperatif 2 - 5. günler arasında öldü. Artesia ani et rekti ile birlikte seyreden cheilognathopalatoschisis olgusunda sağ üst dudağın ve maksillar kemiğin şekillenmediği gözlendi (Şekil 2E). Maksillar kemikteki defekt ile ilişkili olacak şekilde sert damak yarığıyla karşılaşıldı ve bu olguya prognozun olumsuz olması nedeni ile ötenazi yapıldı.

    Atresia koli olgularının yaşları 4 - 7 gün arasındaydı. Dışkılamanın olmayışı ve abdominal gerginlik şikâyeti ile kliniğimize getirilen bu olgularda anüsün, anal refleksin ve sfinkter tonusun var olduğu gözlendi. Rektal tuşede sarımtırak renkte mukoid içerikle karşılaşıldı. Radyografilerde bütün bağırsak segmentlerinde gazlı distensiyon izlendi (Şekil 3A). Kesin tanı ve atrezik segmentin lokalizasyonu intraoparatif olarak yapıldı (Şekil 3B). Üç olgu postoperatif 2 - 48 saat içerisinde ölürken, 1 olgu ise kesim ağırlığına ulaşıncaya kadar yaşadı.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 3: A- Atresia koli olgusunun abdominal radyogramı. B- Aynı olgunun intraoperatif görüntüsünde kolonun kör sonlanması izlenmektedir.

    Omphalocele olguları, doğumdan sonraki 3 - 16 saatlik zaman aralıklarında kliniğimize getirildi. Klinik muayenede amnion kesesi yırtılmış (açık omphalocele) ve bağırsaklar evantre olmuş durumdaydı. Evantre olan bağırsak segmentlerinin oldukça kontamine, ödemli, koyu kırmızı renkte olduğu görüldü. Bu buzağıların depresif, nabız ve solumun sayılarının düzensiz, hipotermik oldukları dikkat çekti.

    Urakus fistülü olguları 2 - 10 günlük yaş aralığındaydı. Bu olgularda umblikal defekten idrar aktığı görüldü. Üç olguda intraoperatif olarak urakus dar, lümenli bir kanal olarak görüldü. Bir diğer olguda ise idrar kesesine doğru urakus çapının giderek genişlediği ve urakal kanalın enfekte olduğu görüldü. Bu olguda üretra, idrar kesesi yoluyla kateterize edilemedi ve ötenazi yapıldı.

    İki meningocele olgusu da doğumdan sonraki ilk 12 saat içerisinde kliniğimize getirildi. Klinik muayenede buzağıların yardımla ayağa kalktığı, yürümede zorlandıkları belirlendi. Her iki olguda da protuze olan meninks kitlesi deri ile kaplı değildi. Meninks kitlesinin loblu yapıda olduğu dikkat çekti. Ancak, farklı hacimde protuze olan meninks kitlesi ile karşılaşılmasına rağmen kitleler, aşırı büyüklükte değildi (Şekil 4A). Direkt radyografiden elde edilen bulgular non-spesifikti (Şekil 4B). Her iki olgunun US'sinde sadece meninks dokusunun protuze olduğu belirlendi. Tomografisi yapılan ilk olguda protuze olan meninks kitlesi, frontal defekt, serebral sıvı miktarı net bir şekilde izlendi (Şekil 4C). İkinci meningocele olgusu intraoperatif solumun ve kalp durmasına bağlı olarak öldü. İlk olgunun postoperatif döneminde ise yürüme sırasında arka bacaklarda hafif derecede inkordinasyon belirlendi ve kesim ağırlığına ulaşıncaya kadar yaşadı.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 4: A- Meningocele olgusunun klinik ve intraoperatif görüntüsü. Uzaklaştırılan taşkın meninks (beyaz oklar). B- Bu olgunun lateral radyogramı. C- Tomografik görüntüsünde protuze meninks (beyaz ok), serebral sıvı (kesik ok) ve birleşmemiş frontal kemik (*) görülmektedir.

    Tarsal eklem laksitesi, bleuture, arqure olguları kliniğimize 6 - 13 günlükken getirildi. Bu olgularda laksite, unilateral olarak görüldü ve hayvanın bu bacağına ağırlığını yüklemesi sırasında tarsal anterior açısın arttığı (yaklaşık 180o) izlendi (Şekil 5A). Klinik ve radyografik incelemelerde patella lukzasyonuna ait bulgulara rastlanılmadı (Şekil 5B). Bleuture ve arqure olgularında kontrakte eklemlere yapılan ekstensiyonda eklemin yaklaşık olarak anatomik pozisyona gelebildiği belirlendi. Radyografik incelemelerde eklem ve kemiklerde patognomik bulgu görülmedi. Bleuture olgularının 4'ü bilateraldi. Bu olgulara bandaj uygulamasından olumlu sonuçlar alındı. Metatarsal fleksural ve torsiyonel deformite olgusunun klinik muayenesinde genel durumunun iyi olduğu gözlenirken, klinik (Şekil 6A) ve radyografik (Şekil 6B) incelemelerde sol arka bacaktaki metatarsal kemikte 107o'lik fleksural ve 180o'lik torsiyonel deformite belirlendi.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 5: A- Tarsal laksite olgusu. B- Bu olgunun radyografik (skyline) görüntüsü.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 6: Metatarsal fleksural (107o) ve torsiyonel (180o) deformite olgusunun klinik ve radyografik görüntüleri.

    Atrogripozis ve spina bifida olgusunda tarsal eklemlerde hiperfleksiyon ve arka bacak kaslarında atrofi izlenirken (Şekil 7A), sakrum düzeyinde deri defekti ile karşılaşıldı (Şekil 7B). Bu olguda lumbal vertebraların ve sakrum düzeyinin lateral radyografisinde sakrumun dorsal vertebral laminasının şekillenmemiş olduğu belirlendi (Şekil 7C). Bir başka sinir sistemi anomalisi olgusunda da sağ hemipleji ile tortikolis belirlendi. Prognozlarının olumsuz olması nedeni ile her iki olguya da ötenazi yapıldı.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 7: Atrogripozis ve spina bifida olgusu (A). Aynı olgunun sakrum düzeyindeki deri defekti (B) ve lateral radyogramda sakrumun dorsal vertebral laminasının izlenmediği (oklar) görüntü (C).

    Yaş aralığı 2 - 5 gün arasında değişen 2 buzağıda preputium ve penis agenezisine rastlandı. Üretral açıklık, skrotumun posterioründe şekillenmiş olup, ventral abdomende umblical bölgenin kaudalinden başlayan ve üretral açıklık düzeyine kadar uzanan deri defekti görüldü (Şekil 8A). Skrotum, bu defekt tarafından bölünmüş şekilde izlendi. Bu olgularda ürinasyonda zorlanmanın olmadığı saptandı. Bir diğer 40 günlük dişi simental ırkı buzağıda anüsün hemen ventralinde ektopik açıklık görüldü. Vulvanın morfolojik yapısında anormallik izlenmezken, vaginal vestibulumun oluşmadığı tespit edildi (Şekil 8B). Bu ektopik açıklıktan esnek bir kateter ile giriş sağlanıp, kontrast madde uygulaması sonrasında alınan lateral radyogramda pelvik kanal içerisine doğru uzayan, vagina ile uyumlu boşluklu bir yapı belirlendi (Şekil 8C). Buzağının idrarını bu ektopik açıklıktan rahatça yaptığı görüldü (Şekil 8D).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 8: A- Penis ve preputium agenezisi, üa: üretral açıklık. B- Ektopik vagina ve üretra olgusu, a: anüs; ea: ektopik açıklık, v: vulva. C- Aynı olgunun radyogramı, vagina ile uyumlu, intrapelvik yerleşim gösteren luminal yapının pozitif kontrast görüntüsü. D- Bu olgunun ürinasyon sırasındaki görüntüsü.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Ülkemizde yapılan araştırmalara göre ruminantlarda doğmasal anomalilerin görülme sıklığının % 26,8 – 40,48 arasında değişmektedir7,12. Bu çalışmada tespit edilen doğmasal anomali oranı % 18,03 idi. Özaydın ve ark.7 ırk ile doğmasal anomali arasında bir ilişkinin bulunmadığını belirtmesine karşın, bu çalışma ile uyumlu olarak Karabulut ve ark.13 yaptıkları taramada montofon ırkı buzağılarda doğmasal anomalilerin diğer ırklara kıyasla daha yüksek oranda gözlendiğini belirtmiştir. Doğmasal anomaliler letal veya semi-letal olabileceği gibi hayvanın yaşamını etkilemeyen ya da sadece estetik bir kusur oluşturabileceği de belirtilmektedir3. Bu çalışmada 49 semi-letal anomaliden sadece 1'inde mortalite (ötenazi) izlenirken, 45 letal anomalinin 22'sinde mortalitenin (12 ötenazi, 9 postoperatif ve 1 intraoperatif ölüm) görülmesi, yapılan bu sınıflandırmanın, anomali olgularının prognozunu belirlemede önemli bir kriter olduğunu destekler niteliktedir.

    Buzağılarda yaygın olarak görülen doğum anomalilerinden biri olan hernia umblicalis2,12,14, doğumdan hemen sonra kapanması gereken umblicusun açık kalması sonucunda oluşan abdominal defekten abdominal yapı ve organların protuze olması ile şekillenir15. Bu nedenle sunulan çalışmada hernia umblicalisi bir kas defekti kabul edildiği için kas-iskelet sistemi anomalileri sınıfında yer verildi. Etiyolojisinin genetik olduğu güçlü bir olasılık olsa da, güç doğumlarda aşırı traksiyonun uygulanması, göbek kordonunun abdominal duvara oldukça yakın kesilmesi ile umblikal enfeksiyon ve apse, hernia umblicalisin diğer olası nedenlerindendir16. Bu çalışmadaki hernia umblicalis olgularında genetik bağıntı araştırılmadı. Ancak, diğer olası etiyolojik nedenlerle de ilişkilendirilemedi. Hernia umblicalis olgularının termografik değerlendirilmesine ait literatür bilgiye rastlanılmadı. Olgularımızdan elde ettiğimiz termal görüntü ve değerler, hem komplikasyonsuz hem de komplikasyonlu fıtıklarda yapılacak termografik çalışmalarda temel veriler olarak kullanılabilir. Hernia umblicalisin operatif olarak sağaltımı (açık herniorafi), veteriner cerrahide kullanılan en yaygın yöntemdir17. Buzağının 2 - 3 haftadan daha büyük olması, hernia umblicalis ile ilişkili adezyon veya apse olasılığı durumlarında, açık herniorafi endikedir. Açık herniografinin en yaygın komplikasyonu enfeksiyon ve buna bağlı gelişen nükstür9. Çalışmaya dahil edilen hernia umblicalis olgularında ne genel anesteziye ve cerrahiye bağlı gelişen komplikasyonlara veya ölüme ne de postoperatif dönemde nükse rastlanılmadı.

    Anomalilerin daha sıklıkla kas-iskelet sisteminde görüldüğü bildirilmektedir6,7,13. Bouleture ve arqure, kas-iskelet sistemi anomalilerinde yüksek oranda ve erkek buzağılarda görülmekte olup, bu olgularda tenotomie ve tenorrhaphie yapılması gerektiği, ancak birinci dereceden olan olgularda ise destekli bandaj uygulamaları ile sağaltılabileceği belirtilmektedir2. Bouleture ve arqure olguları, sunulan çalışmada en fazla rastlanılan kas iskelet sistemi anomalileri idi. Tendojen kökenli bouleture ve arqure olgularında ekleme yapılan ekstensiyonla eklemin normal pozisyonuna yakın hale getirilebilmesi, destekli bandaj uygulamasının olumlu sonuçlar verebileceğini gösterdi.

    Omphalocele morfolojik olarak schistosoma reflexum ve hernia umblicalis arasında yer alan ve mortalite ile sonuçlanan ventral abdominal defekt olarak bilinir. Abdominal defektin geniş olduğu omphalocele olgularında çoğunlukla ilk bakışta schistosoma reflexumla karıştırılması mümkündür. Omphalocele'in buzağılarda nadiren görüldüğü bildirilmektedir18. Mee'nin19 yaptığı çalışmada olguların 11'inde bağırsak, 5'inde parsiyel abomazum ve 3'ünde çoklu organ evantrasyonu izlendi. Omphalocele olgularında evantre olan abdominal organları saran amnion kesesinin bütünlüğü bozulmamışsa (kapalı omphalocele) ve evantere olan organlarda kontaminasyon yoksa, herniorraphy ile başarılı bir sağaltım seçeneğidir20. Bu çalışmada olguların tamamında bağırsak evantrasyonu görülürdü. Olgularda açık omphalocele olması, evantre olan bağırsakların kontamine olması ve de bu olgularda genel durumun giderek kötüleşmesi, cerrahi sağaltımı düşündürmeyecek derecedeydi. Bu nedenle ötenazi yapıldı.

    Yardımcı ve ark.21 iki buzağıda unilateral doğmasal fleksural (130º - 40º) ve torsiyonel (90º - 180º) deformitenin sağaltımını sirküler eksternal fiksatörle yaptıklarını ve olumlu sonuç aldıklarını bildirmiştir. Çalışmaya dahil edilen 1 olguda da fleksural (107º) ve torsiyonel (180º) deformite belirlendi ve herhangi bir sağaltım uygulanmadı.

    Sunulan çalışma ile uyumlu olarak, buzağılarda sindirim sistemindeki anomalilerin görülme sıklığı tüm anomaliler içerisinde ikinci sırada görüldüğü6;22 ve anorektal anomalilerin ise sindirim sistemi anomalileri içerisinde yüksek oran oluşturduğu12,23 bildirilmiştir. Atresia ani ve atresia ani et recti'nin klinik belirtileri (abdominal gerginlik, ıkınma, dışkılamanı olmayışı ve anüsün yokluğu) benzerdir22. Atresia ani ve rekto-vaginal fistülün tanısının klinik bulgularla kolaylıkla yapılabilir24. Bu çalışmaya dahil edilen anorektal anomalilerde klinik muayene bulgularının (ıkınma sırasında anal bölgede oluşan şişkinlik) ayırıcı tanıya yardım etmesi söz konusu olsa da, direkt radyografilerde rektumun pelvik kanal içerisindeki lokalizasyonu, atresia aninin atresia ani et rektiden ayrımının yapılmasında bir zorunluluk olarak ön plana çıktığı görüldü. Atresia ani ile seyreden rekto-vaginal fistüllerde klinik gözlemle tanının kolay bir şekilde konulmasına rağmen, intraoperatif süreçte fistülün lokalizasyonunu belirlemek için US eşliğinde pozitif kontrast kolonografiden faydalanıldı. Anorektal anomalilerde, erken tanı ve uygun cerrahi teknikle yüksek oranda başarı elde edilebileceği ve bu olguların sağkalım oranını artırabileceği belirtilmektedir22,25. Opere edilen anorektal anomali olgularında sağkalım oranı % 73,91 idi. Anorektal anomalilerin en yaygın postoperatif komplikasyonu fekal inkontinansttır. Bu komplikasyon, doğmasal olarak anal sfinkterlerin olmayışına ya da cerrahi müdahale sırasında sfinkter kaslarının zarar görmesine bağlı olarak gelişir24. Fekal inkontinanst, çalışmaya dahil edilen bütün olguların postoperatif döneminde saptandı. Anal bölge derisine yapılan enzisyon tipine göre postoperatif dönemde anal stenozun oluşabileceği de bildirilmektedir22. Bu olgularda sirküler deri ensizyonu tercih edildiğinden dolayı anal stenoz ile karşılaşılmadığı düşünülmektedir. Veteriner literatürlerde az sayıda olsa da doğmasal rekto-üretral fistülle ilgili olgu bildirimleri vardır. Bu literatürlerde rekto-üretral fistül, atresia ani ve atresia rektininde bulunduğu çoklu sistem anomalileri olarak dikkat çekmektedir26,27. Çalışmaya dahil edilen bir olguda atresia ani, preputium ve parsiyel penis agenezisi ile rekto-üretral fistül birlikte görüldü ve bu olgunun cerrahi sağaltımından olumlu sonuç alındı. Buzağılarda atresia kolinin prognozunun olumsuz ve cerrahi başarının da düşük olduğu belirtilmektedir28-30. Bu çalışmadaki atresia koli olgularından sadece biri kesim ağırlığına ulaşıncaya kadar yaşadı.

    Arthrogryposis congenita, herediter ve nutrisyonel nedenlere bağlı olarak şekillenir. Klinik görünümü ise bilek-damak ve bilek- bukağılık sendromu ile seyreder2. Primer myopatinin hastalığın etiyolojisinde rol oynadığı ileri sürülmekle birlikte31, merkezi sinir sisteminin gelişimindeki nörojenik anormalliklerin neden olduğu da savunulmaktadır32. Beşeri hekimlikte ise arthrogryposis congenitanın fetal ya da maternal anormalliklerin sonucunda uterus içinde fetal hareketlerin azalmasına bağlı meydana geldiği, fetal hareketin azalmasındaki çoklu etkenlerden birinin de sentral ya da periferal sinir sistemindeki yapısal ya da fonksiyonel anormallikler olduğu belirtilmektedir33. Sığırlarda spina bifidadaki vertebral defekt, torakal, lumbal ve sakral düzeyde görülebilir. Sakral düzeyde görülen vertebral defekt, arka bacak kaslarında innervasyon eksikliği ile bu kaslarda nörojenik atrofiye ve athrogryposise neden olur34. Bu çalışmada da radyografisinde sakrumun dorsal laminasının şekillenmediği ve arka bacak kaslarında atrofi izlenmesinden dolayı, bir olgudaki athrogryposis'in periferal sinir sisteminin yapısal ve fonksiyonel bozukluğuna bağlı olarak şekillendiği düşünüldü.

    Merkezi sinir siteminde oluşan anomalilerin yaygın olduğu belirtilmesine rağmen35, bu çalışmada merkezi sinir sistemi anomalileri en düşük oranda gözlendi. Bununla birlikte meningoencephalocele ve meningocel nadiren rastlanan doğmasal buzağı anomalileridir36. Çalışmadaki her iki olguda da frontal kemiğin orta hattındaki defekten protuzyon sonucu oluşan meningeal kistik yapı izlendi. Kist içeriği meningocelede sadece serebral sıvıdan ibaret iken, meningoencephalocelede serebral sıvı ile birlikte serebral dokununda protuze olduğu görülür. Bu iki patolojide, ayırıcı tanının yapılması, cerrahi prosedürü ve prognozu belirlemesi açısından önemlidir. Beşeri hekimlikte ayırıcı tanı için bilgisayarlı tomografi veya magnetik rezonans görüntüleme kullanılırken36, buzağılarda ise sıklıkla radyografi ve US'den yararlanılmakdır. Ancak bu iki tanı yönteminin yetersiz kalabileceği de belirtilmektedir37. Her iki meningocele olgusuda direkt radyogramlarındaki bulgular yetersizdi. Ancak, ultrasonografik incelemelerde serebral dokunun frontal kemikten protuzyonunun izlenmemesi, meningocele'in meningoencephalocele'den ayrımının yapılmasını sağlayacak yeterlilikteydi. İlk olgunun tomografisinde ise meningocele tanısını kesinleştirecek detaylı bulgular belirlendi. Bu tür olgularda farklı cerrahi yaklaşımlar denenmiş ve etkili olduğu bildirilmiştir. Uygulanan cerrahi teknikle literatürlerdeki38-41 cerrahi teknikler arasında da fark olduğu görülmektedir. Bu çalışmaya dahil edilen bir meningocele olgusunda postoperatif dönemde arka ayaklarda yürüyüş sırasında hafif seyirli inkoordinasyon dışında nörolojik bulgu görülmedi. Bu meningocele olgusunda uyguladığımız ve başarılı olduğunu gördüğümüz bu tekniğin küçük hacimli, deri ile örtülü olmayan meningocele olgularında kullanılabileceği düşünülebilir.

    Sonuç olarak, buzağılarda doğmasal anomaliler etkilediği sisteme göre farklı görülme sıklığında izlenmiş ve en çok montofon ırkı buzağılarda gözlenmiştir. Doğmasal anomalilerin prognostik sınıflandırılması, prognoz hakkında bilgi verebileceği gibi cerrahi seçeneklerin başarısı hakkında da fikir verebilir. Anomalinin tipi ve prognozuna göre cerrahi yaklaşımlarla veya destek tedavilerle kayda değer sağkalım başarısı sağlanabilir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Frandson RD, Wılke WL, Fails AD. Anatomy of the female reproductive system: In: Frandson RD. (Editor). Anatomy and Physiology of Farm Animals. 7th Edition, USA: Wiley-Blackwell, 1975, 427.

    2) Lotfi A, Shahryar HA. The case report of taillessness in Iranian female calf (A congenital abnormality). AJAVA 2009; 4: 47-51.

    3) Samsar E, Akın F. Özel Cerrahi. Malatya: Medipres Matbaacılık Yayıncılık Ltd Şti, 2002.

    4) Johnson JL, Leipold TT, Hudson DB. Prominent congenital defects in Nebraska beef cattle. Breed Reprod 1985; 4: 1-8.

    5) Görgül OS, Yanık K, Kaya M. Bursa yöresinde buzağılarda karşılaşılan cerrahi hastalıkların toplu değerlendirilmesi. Uludağ Üniv Vet Fak Derg 1991; 10: 33-44.

    6) Syed M, Shanks RD. Atresia coli inherited in holstein cattle. J Dairy Sci 1992; 75: 1105-1111.

    7) Oğurtan Z, Alkan F, Koç Y. Ruminantlarda konjenital anomaliler. Türk Vet Hek Derg 1997; 9: 24-28.

    8) Özaydın İ, Kılıç E, Okumuş Z, Cihan M. 1992-1995 yılları arasında Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Kliniği'ne getirilen buzağılardaki doğmasal anomali olguları. Vet Cerrahi Derg 1995; 1; 22-25.

    9) Singh AP. Congenital malformations in ruminants. A review of 123 cases. Indian Vet J 1989; 66: 981-985.

    10) Sutradhar BC, Hossain MF, Das BC, Kim G, Hossain MA. Comparison between open and closed methods of herniorrhaphy in calves affected with umbilical hernia. J Vet Sci 2009; 10: 343-347.

    11) Steiner A. Surgery of the Colon. In: Fubini SL, Ducharme N. (Editors). Farm Animal Surgery. Philadelphia: Saunders. 2004: 472-477.

    12) Fubini SL. Surgery of the Perineum. In: Fubini SL, Ducharme N. (Editors). Farm Animal Surgery. Philadelphia: Saunders. 2004: 399-403.

    13) Belge A, Gönenci R, Selçukbiricik H, Ormancı S. Buzağılarda doğmasal anomali olguları. YYÜ Vet Fak Derg 2000; 11: 23-26.

    14) Karabulut E, Ünsaldı S, Durgun T. 1991-2000 yılları arasında Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Kliniği'ne getirilen buzağılardaki doğmasal anomali olguları. FÜ Sağlık Bil Derg 2001; 15: 367-374.

    15) Steenholdt C, Hernandez J. 2004. Risk factors for umbilical hernia in Holstein heifers during the first two months after birth. JAVMA 2004; 224: 1487-1490.

    16) Al-Sobayil FA, Ahmed AF. Surgical treatment for different forms of hernias in sheep and goats. J Vet Sci 2007; 8: 185-191.

    17) Herrmann R, Utz J, Rosenberger E, Doll K, Distl O. Risk factors for congenital umbilical hernia in German Fleckvieh. Vet J 2001; 162: 233-240.

    18) Turner AS, Mc Ilwraith CW. Techniques in Large Animal Surgery. 2nd Edition, Lippincott W&W, Philadelphia, 1989; 254.

    19) Sarpestein G. Congenital abnormalities of internal organs and body cavities. Vet Clin North Am Food Anim Pract 1993; 9: 114-125.

    20) Mee JF. Omphalocele in aborted and fullterm dairy calves: A case series. Theriogenology 1994; 42: 1125-1131.

    21) Steinman A, Kelmer G, Avni G, Johnston DE. Omphalocele in a foal. Vet Rec 2000; 18: 341-343.

    22) Yardimci C, Ozak A, Nisbet HO. Treatment of unilateral congenital flexural and torsional limb deformities with circular external skeletal fixation system in two calves. Vet Comp Orth Traum 2011; 24: 151-156.

    23) Carraro DB, Dart AJ, Hudson NP, Dart CM, Hodgson DR. Surgical correction of anorectal atresia and rectovaginal fistula in an alpaca cria. Aust Vet J 1996; 74: 352-354.

    24) Zade PR, Manjulkar GP, Rathod SU. Atresia ani with rectovaginal fistula in a kid. North-East Vet 2007; 7: 14.

    25) Prassinos NN, Papazoglou LG, Adamama-Moraitou KK, Galatos AD, Rallis TS. Congenital anorectal abnormalities in six dogs. Vet Rec 2003; 153: 81-85.

    26) Payan-Carreira R, Pires MA, Quaresma M, Chaves R, Adega F, Guedes PH, Colaco B, Villar V. A complex intersex condition in a Holstein calf. Anim Reprod Sci 2008; 103: 154-163.

    27) Özaydın İ, Kılıç E, Aksoy Ö, Cihan M, Güngör E. Bir buzağıda üçlü malformasyon: Atresia ani, rektoüretral fistül ve pygomelia. Kafkas Üniv Vet Fak Derg 2006; 12: 189-191.

    28) Kim CS, Koh JH, Park OS, Cho KW, Kim GS, Won CK. Sacrocaudal agenesis in a Korean native calf (Bos taurus Coreannae). J Vet Med Sci 2007; 69: 653-655.

    29) Gökçe AP, Beşaltı Ö, Özak A, Tong S, Yağcı BB. Buzağılarda atresia kolinin operatif sağaltımı: 11 olgu (1996-1998). Vet Cerrahi Derg 1999; 5: 9-13.

    30) Atalan G, Özaydın İ, Kılıç E, Cihan M, Kamiloğlu A. Buzağılarda intestinal atresia olguları ve operatif Sağaltımları: 54 olgu (1992-2000). Kafkas Üniv Vet Fak Derg 2003; 9: 113-118.

    31) Kılıç N, Sarıerler M. Congenital intestinal atresia in calves: 61 cases (1999-2003). Revue Med Vet 2004; 155: 381-384.

    32) Abbot LC, Finnell RH, Chernoff GF. Crooced calf disease: A histological and histochemical examination of eight affected calves. Vet Path 1986; 23: 734-740.

    33) Russel RG, Doige CE, Oteruelo FT. Variability in limb malformations and possible significance in the pathogenesis of an inherited congenital neuromuscular disease of Charolais cattle (Syndrome of arthrogrypposis and palatoschisis). Vet Path 1985; 22: 2-12.

    34) O\'Flaherty P. Arthrogryposis multiplex congenita. Neonatal Netw 2001; 20: 13-20.

    35) Doige CE.Spina bifida in a calf. Can. Vet J 1975; 16: 22-25.

    36) Leipold HW. Neonatal disease and disease management. Congenital defects in cattle. In: Current Veterinary Therapy 2. Food Anim Pract 1986; 89-99.

    37) Ohba Y, Iguchi T, Hirose Y, Takasu M, Nishii N, Maeda S, Kitagawa H. Computer tomography diagnosis of meningoencephalocele in a calf. J Vet Med Sci 2008; 70: 829-831.

    38) Kohli RN, Naddaf H. Surgical treatment of cranialmeningocele in Iranian calves. Vet Rec 1998; 142: 145.

    39) Back W, van den Belt AJM, Lagerweij E, van Overbeeke JJ, van den Velden MA. Surgical repair of a cranial meningocele in a calf. Vet Rec 1991; 128: 569-571.

    40) Özaydın İ, Okumuş Z, Baran V, Kılıç E. Meningoselli bir morkaraman kuzuda kranioplasti. Kafkas Üniv Vet Fak Derg 1996; 2: 103-109.

    41) Köm M, Karabulut E, Han MC, Çeribaşı AO. Bir buzağıda kongenital meningosel olgusunun cerrahi sağaltımı. Kafkas Üniv Vet Fak Derg 2009; 15: 979-982.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]