Akupunktur; fonksiyonel, geriye dönüşümlü hastalık ya da bozuklukların tanısı
ve/veya sağaltımı için deride kendiliğinden bulunan basınca hassas ve önceden yerleri
kesin olarak belirlenmiş bazı anatomik nokta ya da noktaların iğnelenmesi veya belirli
voltajlarda akıma tabi tutulmasıdır. Akupunkturun doğru uygulanabilirliği, ancak yeterli
bir anatomi bilgisi ile mümkün olmaktadır. Bu sebeple akupunktur alanında çalışanların,
yeterli anatomik bilgiye sahip olmaları, sağlıklı sonuçlar elde edilmesi açısından
önemlidir
1,2.
Ülkemizde daha çok analjezi sağlamak için kullanılan bir yöntem olarak bilinse de,
akupunktur sadece semptomları ortadan kaldıran değil, hastalıkları tedavi eden bir
disiplindir. Akupunktur noktaları ya da aku noktaları, vücut yüzeyindeki (deride) çizgisel
meridyenler ve kanallar üzerinde yerleşmişlerdir. Bu noktalar, günümüzde iğne,
palpasyon, ultrason, ışık veya elektrik akımı ile uyarılmaktadırlar. Akupunktur tedavisi,
bu noktaların etkilenmesine dayanmaktadır. Tıp ve veteriner hekimlikte akupunktur,
birçok hastalığın sağaltımında asıl ve yardımcı sağaltım yöntemi olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca uygulama daha ekonomik ve güvenli olması gibi nedenlerle de tercih unsurudur.
Örneğin, akupunkturun pediatrik ve geriatrik köpeklerde hemen hemen hiçbir yan
etkisinin bulunmaması da tercih sebebi olmasına yol açmıştır1,2.
Çin'de binlerce yıllık geçmişi olan akupunktur, Batı dünyasında son yıllarda giderek
artan bir ilgi odağı haline gelmiştir. Sadece kronik ağrı alanında değil, diğer tıp
alanlarında da ciddi bilimsel araştırmalarla desteklenen önemli bir yer kazanmıştır1,2.
Analjezik, homeostatik, immüniteyi güçlendirici,
sedatif, psikolojik ve motor iyileştirici etkilere sahip olan
akupunktur3; vücut yüzeyinde tespit edilen ağrılı
noktaların sıklıkla aynı meridyen veya meridyenle
birleşen diğer meridyenin tonizasyon ve kaynak izometrik
karşıt noktaları arasında üst ve alt ekstremiteler
düzeyinde sirküle eden enerjinin eşitlenmesi prensibine
dayanmaktadır3-6. Sonrasında, akupunktur
noktalarından kalkan uyarılar, sinir lifleri aracılığıyla
beyne ulaşmakta, orada değerlendirildikten sonra gerek
refleks yoldan, gerek nörokimyevi yoldan, canlının
yapısında yaradılıştan var olan tamir veya iyileştirme
mekanizması harekete geçirilmektedir. Beyin, yaptığı
değerlendirmeye göre gerekli yerlere emirler
göndermekte ve tedavi gerçekleşmektedir2.
1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra
veteriner akupunktur diğer veteriner bilimleri dersleriyle
birleştirilmiştir7. 1958'de ise Çin ile Batı Tıbbı
akupunkturu beraberce kullanmaya başlamış etkinliği ve
etki mekanizmalarını anlamaya yönelik araştırma
enstitüleri kurmuşlardır. Bu gelişmeler doğrultusunda
1974'de Uluslararası Veteriner Akupunktur Topluluğu
(International Veterinary Acupuncture Society - IVAS)
kurulmuştur. Günümüzde IVAS; Amerika, Avrupa,
Kanada ve Avustralya'da aktif olarak çalışmaktadır. Bu
topluluk, 1981 yılında 1. Ulusal Veteriner Akupunktur ve
Akupunktur Anestezisi Konferansı'nı, 1987 yılında da
Pekin'de 1. Uluslararası Veteriner Akupunktur
Kongresi'ni düzenlemiştir. Ayrıca bu topluluk,
Uluslararası Veteriner Akupunktur Dergisi (International
Journal of Veterinary Acupuncture)'ni yayımlamakta olup,
her yıl toplantılar düzenleyerek veteriner hekimlikte
akupunkturun gelişimine hizmet etmektedir6.
Bugün bilinen 12 akupunktur tekniğinden en fazla
tercih edilenlerden biri elektroakupunkturdur. Bu teknik;
deri üzerinden elektriksel uyarı veren transkutanöz
elektriksel sinir stimülatörü (TENS) adlı cihazlar ile
elektroakupunktur uygulamaktadır3,5,8-10.
Elektroakupunktur; şiddeti, sıklığı ve süresinin kesin
olarak ölçülebilmesi, elle uyarımdan daha yüksek ve
uzun süreli uyarım sağlaması nedeni ile operatif
analjezide de kullanılabilmesi ve daha fazla sayıda
hastaya akupunktur yapma olanağı sağlaması gibi
avantajlara sahiptir2,3,5,8,9,11,12. Düşük frekanslı
ve yüksek şiddetli elektrik akımı ile uygulanan
elektroakupunktur stimülasyonu2,5,8,9:
1. Endorfin sistemini uyarır.
2. Yavaş başlangıçlı analjezi oluşturur.
3. Uzun süren etkilere sahiptir.
4. Birikici etkisi bulunur.
Elektroakupunktur ile lökosit sayısının arttığı,
bağışıklık sisteminin aktive olduğu, fagositik indeksin
arttığı, dolaşımın ve kan basıncının hızlandığı,
gastrointestinal motivitenin değiştiği ve dokuda
vazodilatasyon şekillenip pH'sının değiştiği bildirilmektedir. Bifazik akım kullanıldığından dokularda
yok denecek kadar az bir iyonizasyon oluşturur. Ağrının
kontrolü ya da kasların yeniden normal fonksiyonlarını
kazanması amacıyla sıklıkla elektroakupunktur tercih
edilir5,8,9,13. Akupunktur noktalarını uyarmak için
piyasada pek çok TENS cihazı bulunmaktadır. Ancak
önemli olan cihazın uygulayacağı akım miktarı ve
frekansıdır. Hastalığın şiddetine göre frekans, akım
miktarı ve uygulama süresi değişmektedir. Genellikle
köpeklerde çeşitli hastalıkların sağaltımında 0.5-60 Hz'lik
bir frekans ile 2-12 volt'luk bir akım, ortalama 15-30
dakika süreyle kullanılmaktadır5,9,13,14.
Diyabetin ekonomik önemi
Diyabet yeryüzünde milyonlarca kişiyi etkileyen
metabolik bir hastalıktır. Türkiye Sağlık Platformu resmi
internet sitesinde (http://www.saglikplatformu.com)
diyabetin ekonomik önemi ile ilgili şu çarpıcı bulguları
açıklamaktadır:
“Dünyada 265, Türkiye'de ise 6.5 milyon diyabet
hastası bulunuyor. Uzmanlar hastalığın bir salgın gibi
arttığına dikkat çekiyor. Ülkeler yeterli önlem almazsa,
2050'de diyabetli hasta sayısı 350 milyona ulaşabilir!
Diyabet, yalnızca önemli bir sağlık sorunu değil… Aynı
zamanda, ülkelerin ekonomilerinde de büyük bir yük
haline geliyor. Bu durum, Türkiye'nin sağlık
harcamalarında gün geçtikçe artan bir yük oluşturuyor.
Dünyada, her yıl 166 milyar euro'nun diyabet tedavisi için
harcandığı tahmin ediliyor. Söz konusu harcamalar,
diyabetin ve komplikasyonlarının tanısını ve bakımını
kapsıyor. Bu rakamın, 2025'de en az 216 milyar euro'ya
ulaşacağı tahmin ediliyor. Dünyada, ülkelerin ulusal
sağlık bütçesinin yüzde 2.5- 15'lik bölümü, diyabet için
harcanıyor. Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF),
Türkiye'nin 2010'daki sağlık harcamalarının yaklaşık
%11'ini diyabete ayırdığını ve diyabetli hastaların
diyabetten kaynaklanan sağlık masraflarının aynı yıl kişi
başına ortalama 400 euro olacağını tahminle bildirmiştir.
Türkiye'de 2020 yılına yönelik diyabet vizyonunun,
hedeflerinin ve bunlara ulaşmak için gerekli stratejilerinin
belirlenmesi amacıyla, Türkiye Diyabet Vakfı
koordinatörlüğü ve T.C. Sağlık Bakanlığı'nın
himayelerinde, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve IDF
destekleri ve Sanofi Aventis'in koşulsuz katkılarıyla
yürütülen “Diyabet 2020: Vizyon ve Hedefler” projesi,
diyabetin yarattığı ekonomik sorunlara da çözüm arıyor.
Proje kapsamında 2010 yılında gerçekleşen 2.
Çalıştay'da 12 çalışma grubu, farklı konu başlıkları
altında çözüm yollarını ele aldı. Sosyal Güvenlik Kurumu
diyabetin maliyetini düşürmek için sürekli olarak ilaç
fiyatlarına odaklanıyor. Oysaki asıl maliyet kalitesiz ve
etkisiz hasta bakımından kaynaklanmakta. Hastalığın
yan etkilerinin semptomatik tedavisi de azımsanmayacak
bir bütçe ile karşımıza çıkmakta.”
Türkiye Sağlık Platformu tarafından açıklandığı gibi;
gerek diyabet gerekse diyabetin neden olduğu
komplikasyonların büyük bir sağlık sorunu oluşturduğu
ve önemli ekonomik kayıplara neden olduğu aşikârdır.
Diyabetin yara iyileşmesi ile sperm kalitesine etkileri
ve akupunkturun bunlar üzerindeki fonksiyonu
Diyabetin en çok etkili olduğu rahatsızlıklar arasında,
yara iyileşmesindeki gecikmeler ve sperm kalitesindeki
düşüş önemli bir yer tutmaktadır.
Yara iyileşmesi epitelyal, endotelyal, inflamatuar
hücrelerin, trombosit ve fibroblastların bir araya gelerek
normal işlevlerini belli bir sıra ve düzen içinde
yapmalarıyla karakterizedir15. Kan damarlarının
etkilenmesi sonucu, kanın kollagen etkileşimi bir
koagülasyon sürecini başlatır. Bu süreçte trombosit
aktivasyonunu, fibroblastların göçünü ve çoğalmasını
arttıran bazı faktörlerin salınımı gerçekleşir. Büyüme
faktörleri olarak bilinen bu faktörler, fibroblast büyüme
faktörü (FGF), insülin benzeri büyüme faktörü-1 (IGF-I),
transforme edici büyüme faktörü-β (TGF-β) ve trombosit
kökenli büyüme (PDGF) faktörüdür15-17. Yara
iyileşmesi sağlıklı kişilerde hızlı ve düzenli bir süreç
olarak devam eder. Diyabetli hastaların derilerinde
sıklıkla yaralar meydana gelmekte ve bu yaralar geç
iyileşmektedir. Glukoz, fibroblast ve polimorfonükleer
(PMN) hücrelerin faaliyetleri için enerji kaynağıdır.
Diyabette glukoz metabolizmasındaki değişimler
fibroblastik ve PMN hücrelerin aktivitesinde azalmaya
neden olmaktadır. Hücrelerin görevlerini tam olarak
yerine getirememeleri nedeni ile diyabetli hastalarda yara
iyileşmesi gecikmektedir18. Bunun, yara iyileşmesinin
çeşitli aşamalarında devreye giren büyüme faktörlerinin
yetersiz salınımı veya salınımdaki gecikme sonucu
olabileceği düşünülmektedir19,20. IGF-1, epidermal
büyüme faktörü (EGF), FGF gibi büyüme faktörleri, yara
iyileşmesinde epitelizasyonu uyaran önemli mitojenlerdir21. Deri hasarı meydana geldiğinde sadece epitel
dokunun yıkımlanması değil, büyük oranda kollagen
kaybı da meydana gelmektedir. Bunun önemi kollagenin
deri ağırlığının %75'ini oluşturmasından
kaynaklanmaktadır22. Yara iyileşmesini hızlandırmak
amacıyla, Aloe vera ekstraktı gibi bitkisel pomadlar23,
lazer24, elektromanyetik akımlar25, FGF26 gibi
pek çok çeşitli metodlar kullanılmaktadır. Bu yöntemler
ile iyi sonuçlar alınsa da geleneksel olarak enfeksiyonları
engellemek için antiseptik ve antibakteriyel maddeler27 ile bazen kurutucu pomadlar24 kullanılmaktadır.
Ancak yeterli kan dolaşımının sağlanamadığı geniş
yanıklar, diabette oluşan deri ülserleri, iskemiler, nekrotik
yaralar ve geniş deri kayıpları gibi durumlarda bu
yaklaşımların sınırlı faydaları olmaktadır.
Son 20 yıl içerisinde yara iyileşmesinde elektrik akımı
veya elektroakupunkturun kullanılmaya başlanması ile
yara iyileşmesinde kullanılan elektrik akımının doz
kriterleri geliştirilmiş28 olup, elektrik akımının doku28,29 ve hücresel30 düzeylerdeki birçok morfolojik ve
fonksiyonel etkileri tespit edilmiştir. Yakın zamanlarda
insanlarda ve köpeklerde kronik deri lezyonlarını
iyileştirmek amacıyla kullanılmaya başlanmış ve olumlu
etkileri olduğu ortaya konmuştur31,32. Laboratuvar
hayvanlarında deri yanığı, kemik iyileşmesi üzerine
elektrik akımının olumlu etkilerinin olduğu bildirilmiştir33,34. Diyabetik ratlarda deri yaralarında IGF-1 ekspresyonunun oldukça azaldığı tespit edilmiştir35.
IGF-1 ve birçok büyüme faktörü, yara iyileşmesinin farklı
aşamalarında rol oynamaktadır. Zhou ve ark.36, erken
yara iyileşmesinde EGF, FGF, PDGF, TGF-α, TGF-β gibi
büyüme faktörlerinin etkisini göstermek için
immünohistokimyasal olarak çalışmışlardır. Çalışmada
bu büyüme faktörlerinin erken deri yarasının aynı
bölgesinde sentezlenip, dağılım gösterdikleri sonucuna
varmışlardır. Farelerde deri yanıklarında
elektroakupunkturun FGF'yi artırdığı ve yangısal
reaksiyonları azalttığı, yakın zamanlarda yapılan bir
çalışma ile ortaya konmuştur33.
Diyabetli kişilerin yeteri kadar insülin üretemediği ve
üretilen insülini de uygun bir şekilde kullanamadıkları
için, kan glukoz seviyeleri yüksektir. Diyabetin neden
olduğu hiperglisemi glukoz otooksidasyonu ve protein
glikasyonunda görevli reseptörlerin sayısını
arttırdığından dolayı proteinlerin oksidatif bozulmasına ve
dolayısıyla reaktif oksijen türlerinin (ROS) aşırı artışına
yol açmaktadır. Hücrelerdeki lipid peroksidasyon
enzimatik ve non-enzimatik antioksidan sistemler ile
süpürücü sistemler tarafından kontrol edilmektedir.
Ancak diyabet durumlarında bu sistemler hasar
görmektedir37. Artan ROS düzeyi ile birlikte azalan
endojen antioksidan kapasite oksidatif streste artışlara
neden olmaktadır. Hücre kültürü ve hastalıklı hayvan
modelleri çalışmalarının sonuçlarına göre ROS, hücre
membran lipidlerinin peroksidasyonu, DNA'nın
oksidasyonu ve kırılması, transport proteinlerinin
inaktivasyonu ve mitokondriyumlarda enerji üretiminin
inhibisyonu gibi memelilerdeki hücresel komponentlerin
oksidatif hasarlarına yol açan en önemli etkendir38.
Hiperglisemi ve oksidatif stres diyabetin farklı organ
komplikasyonlarından sorumlu tutulmaktadır39. Pek
çok bilim adamı ve klinisyenler diyabetin
komplikasyonları olan diyabetik-kardiyomiyopati, -
nefropati, -nöropati, -retinopati ve diyabetik ülser üzerine
yoğun bir şekilde odaklanmalarına rağmen diyabet geniş
anlamda erkek fertilitesi üzerine ciddi zararlı etkilere de
sahiptir38,40. İnfertilite diyabetik erkeklerde ve
deneysel olarak diyabet oluşturulmuş ratlarda yaygın
görülen bir komplikasyondur41. Diyabetik ratların
testiküler dokularında aşırı ROS artışına bağlı, lipid
peroksidasyon düzeyinde önemli artışlar ve antioksidan
enzim düzeylerinde de önemli azalmalar görülmektedir.
Süperoksit anyon (O2), hidroksil radikali (OH) ve hidrojen
peroksit (H2O2) gibi ROS'nin aşırı üretimi organizmanın
herhangi bir dokusundaki hücre fonksiyonları için temel
olan DNA, lipid ve proteinleri içeren moleküllerin biyolojik
aktivitelerini değiştirebilmekte veya inaktive
edebilmektedir42.
Diyabetin oluşturduğu testiküler hasar ve infertilitenin
tedavisinde kabul görmüş terapötik tedaviye paralel
olarak, geleneksel olmayan herbal tedavi uygulamaları
da yapılmaktadır40. Son zamanlarda yapılan pek çok
çalışmada diyabet kaynaklı periferal nöropati44, gastrik
ritim bozukluğu45, idrar kesesi fonksiyon bozukluğu46, hafıza ve öğrenme bozuklukları47,48 ve
nefropati49 gibi komplikasyonların nonkonvensiyonel
bir tedavi yöntemi olan akupunktur ve elektroakupunkturla başarılı bir şekilde önlendiği veya
iyileştirildiği bildirilmektedir. Benzer şekilde farklı
nedenlerle, infertilite sorunu yaşayan düşük sperma
kaliteli erkeklerde de akupunktur ve elektroakupunkturun
önemli derecede düzelmeler sağladığı pek çok
araştırmacı tarafından bildirilmektedir50-52.
Akupunkturun erkek fertilitesinde olumlu etkilerinin
mekanizması tam olarak bilinmese de, sinirlerde sinaptik
geçişleri uyarmasına bağlı olarak hipotalamustaki GnRH
nöyronlarında artış sağlaması dolayısıyla hipotalamushipofiz-
gonad ekseninde pozitif bir etki meydana
getirmesi53 ve ayrıca testise gelen kan akımında artış
sağlamasıyla50 açıklanmaktadır. Akupunkturun
hipotalamus-hipofiz-gonad eksenindeki pozitif etkisine paralel olarak GnRH salınımında, buna bağlı olarak FSH,
LH ve testosteron düzeylerinde önemli artışlar meydana
gelmektedir. Erkeklerde sperm üretiminin şekillenme
süreci olan spermatogenesis ise FSH, LH ve testosteron
kontrolünde meydana gelmektedir. Öte yandan
akupunktur uygulamalarının lipid peroksidasyonu
azalttığı ve antioksidan enzim düzeylerini de arttırdığı
yapılan çalışmalarda ortaya konulmuştur54-56.
Sonuç olarak; bu derleme Tıp ve Veteriner Hekimlikte
dünyanın çok önemli bir problemi olan diyabetin, yara
iyileşmesi ve sperm kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerine
akupunkturun iyileştirici etkisininin olduğunu literatür
sonuçlarıyla ortaya koymaktadır.