[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Veteriner Dergisi
2014, Cilt 28, Sayı 1, Sayfa(lar) 049-056
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Serbest Oksijen Radikallerinin Hastalıkların Patogenezisindeki Rolü
Kenan SEZER1, Mahmut KESKİN2
1Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Burdur, TÜRKİYE
2Altınkum Veteriner Kliniği, Antalya, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: Oksidatif stres, serbest oksijen radikalleri, antioksidantlar
Özet
Canlılarda metabolizma sırasında üretilen ve antioksidanlar tarafından zararsız hale getirilen radikallerin miktarı fazla olduğunda oksidatif stres gelişir. Serbest oksijen radikallerinin konakçıyı ve patojenlerin virulansını etkilediği, hatta bazı viral ve kronik hastalıkların patogenezisinden sorumlu partikül olduğu bildirilmektedir. Bu derlemede, oksidantlar ile bazı viral ve kronik hastalıkların patogenezisi arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.
  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Oksijen, vücut için vazgeçilmez bir elementtir1. Serbest radikaller (ROS) ise, yapısında en az bir tane eşlenmemiş elektron bulunduran reaktif karakterdeki atom veya molekülleri ifade eder2,3. Vücuda alınan oksijenin yaklaşık %3-5'i oksijen serbest radikallerine çevrildiği için ROS hücrede devamlı üretilmektedir4.

    Serbest oksijen radikallerinin çoğu normal aerobik metabolizma sırasında, radyasyon ve çevre kirliliğine maruz kalma durumunda vücutta düşük miktarlarda üretilir ve hücrelerde daima düzeltilebilen tahribatlara neden olur5,6.

    Bu derlemede, serbest radikaller ile bazı viral ve kronik hastalıklar arasındaki karşılıklı ilişkiyi açıklanmaya çalışılmıştır.

    Reaktif Oksijen Partikülleri
    Enfeksiyöz ajanlar ve bağışıklık sisteminin fagositoz yapan hücreleri (nötrofiller, eozinofiller, monosit ve makrofajlar), çok hızlı O2 tüketerek serbest radikallerin ana kaynağını oluşturan solunum patlamasına yol açarlar4,7.

    Serbest radikaller, hücre metabolizması sırasında meydana gelen enzimatik reaksiyonlarda ara ürünler olarak enzimlerin aktif yerinde devamlı oluşmaktadır. Ara ürünler olarak bilinen reaktif oksijen türleri ve reaktif nitrojen, bazen enzimlerin aktif yerinden sızarak moleküler oksijenle kazara etkileşir ve serbest oksijen radikallerini meydana getirirler1,8. Kararsız yapıdaki bu reaktif oksijen türleri, kararlı hale gelmek için hücrelere saldırmakta ve hücre bileşenlerine zarar vermek suretiyle çeşitli hastalıklara yol açmaktadır9,10.

    Direk kendisi zararlı etkiye sahip olmayan süperoksit radikali, bu etkisini hidrojen peroksitin kaynağı ve geçiş metalleri iyonlarının indirgeyicisi olarak göstermektedir8. Bu radikaller serbest radikal zincir reaksiyonlarını başlatarak hücrede karbon merkezli süperoksit, hidrojen peroksit, hidroksil radikali, organik hidroperoksit, hipoklorit, peroksinitrit, alkoksi ve radoksi radikalleri gibi çeşitli oksidantların oluşumuna neden olurlar5.

    Organizmada en çok görülen ROS doymamış yağ asitlerinin alil grubundan bir hidrojenin çıkmasıyla oluşan lipid radikalidir. Bu yapı önce oksijenle tepkimeye girerek lipid peroksi radikalini, daha sonrada lipidlerle zincir reaksiyon yapmak suretiyle lipid hidroperoksitleri oluşturur11-13. Ortamdaki demir (Fe+2) ve bakır (Cu+1) iyonları hem lipid peroksit oluşumunu hızlandırmakta, hem de bu radikali sitotoksik ürünlere dönüştürmektedirler2,13.

    Reaktif oksijenler elektron almak üzere lipidler, proteinler, karbonhidratlar ve DNA ile reaksiyona girmektedirler. Bu oksidantlar fazla miktarda olduğunda membrandaki lipidlerin peroksidasyonuna yol açarak permeabilitenin bozulmasına, dolayısıyla hürce içi iyon dengesizliğine neden olmaktadırlar14. Ayrıca, proteinlerin, DNA ve RNA gibi moleküllerin yapısını bozarak birçok hastalığın oluşumunda önemli rol oynamaktadırlar15.

    Reaktif oksijen türleri, hücre zarında bulunan doymamış yağ asitlerinin peroksidasyonuna neden olarak asıl toksik etkilerini gösterirler16,17. Lipid peroksit radikalleri, bir yandan hücre membranındaki diğer doymamış yağ asitlerini etkileyerek yeni lipid radikallerinin oluşumuna yol açarken diğer taraftan açığa çıkan hidrojen atomlarını alarak lipid peroksitlerine dönüşürler ve böylece olay kendi kendini katalizleyerek devam eder12,13,18,19.

    Malondialdehid (MDA) gibi tiyobarbütirik asid reaktifleri lipid peroksitlerin en çok bilinen aldehid formu olup, araşidonik asidin oksijenasyonu ya da poliansature yağ asitlerinin enzimatik olmayan oksidatif yıkımı sonucu ortaya çıkmaktadır12-14,16,20. MDA, hücre zarındaki komponentlerin polimerizasyonu ve çapraz bağlanmasına neden olarak iyon transportu, enzimatik aktivite, hücre yüzey determinantlarının agregasyon durumları ve intrensik membran özelliklerini değiştirmektedir15. MDA, profibrogenetik sitokinleri (transforming growth faktör-ß1 = TGF-ß1) salan Kupffer hücrelerini aktive etmekte, ayrıca kollagen gen ekspresyonunu ve üretimini artırmaktadır. Bu nedenle, lipid peroksidasyonun son ürünlerinden olan MDA ölçümü hücresel hasarın derecesini ölçmede kullanılmaktadır. ROS'un direk ölçümü zor olduğu için moleküler ve enzimatik antioksidanların doku ve kandaki düzeyleri oksidatif durumu yansıtmaktadır15-17,21-23.

    Koksidiyozisli danalarda MDA seviyesinin arttığı ve buna bağlı olarak vücut savunma sisteminin bozulabileceği ifade edilmektedir24. Kızıl ve Yüce25, koksidiyozisin köpeklerde oksidatif strese neden olduğunu bildirmişlerdir.

    Radikaller; süperoksit, hidroksil radikali, peroksil, alkoksi ve radoksi radikalleri, semikinon radikal, hemoproteine bağlı serbest, radikaller, organik hidroperoksit, hipoklorit ve nitrik oksit olarak bilinmektedir2,4.

    Hidrojen peroksit, peroksinitrit, lipid hidroperoksid, hipohalöz asit, N- halojenli aminler, singlet oksijen, ozon, azot dioksit ve hipokloröz asit ise radikal değildir2,4.

    Bazı toksik maddeler hücrede ya serbest radikal üreterek ya da antioksidan aktiviteyi düşürerek serbest radikal üretimini artırırlar. Örneğin; azot dioksit gazının kendisi (NO2) lipid peroksidasyonunu başlatan etkili bir serbest radikaldir. Karbon tetraklorür (CCl4)'ün karaciğerde triklorometile, onunda moleküler oksijenle etkileşerek peroksil radikaline dönüşmesi serbest oksijen radikaline dönüşen toksinlere örnektir. Yine karaciğerde biriken paraquatın metabolizması sonrasında bol miktarda süperoksit radikalinin sentezlendiği bilinmektedir. Karaciğerde glutatyon miktarını azaltan parasetamolün antioksidan savunma sistemini azaltarak etki gösterdiği ifade edilmektedir8,15,22.

    Süperoksit üretiminin görüldüğü ana noktalardan birisi mitokondriyal elektron taşıma zincirindeki Koenzim Q'dur2,8. Süperoksit anyonu elektron taşıma zinciri tarafından diğer noktalarda da üretilmektedir. Diğer ROS'u üreten bu radikal, kaynaklandığı yerden fazla uzağa sızmamaktadır4.

    Hidrojen peroksit bir serbest radikal değilse de, bir geçiş metali (Fe+2) ile tepkimeye girerek serbest radikal üretmekte ve hücre zarları üzerinden hücreye girebilmektedir4,11. Hidrojen peroksit (H2O2), süperoksidin (O2 −) çevresindeki moleküllerden bir elektron alması veya moleküler oksijenin çevresindeki moleküllerden iki elektron alması sonucu oluşan peroksitin iki proton (H+) ile birleşmesi sonucu meydana gelir. Hidrojen peroksidin biyolojik sistemlerdeki asıl üretimi süperoksidin dismutasyonu ile olur. Yağda çözünen bu radikal, oluştuğu yerden uzakta olan fakat Fe+2 içeren membranlarda bile hasar oluşturabilir2,8.

    Radikaller içinde biyolojik moleküllere saldıran en tepkici tür hidroksil radikalidir. Bu radikal, Fenton ve Haber-Weiss reaksiyonu (Fe+2 ve Cu+ varlığında) sonucu H2O2'ten sentezlenirken, suyun yüksek enerjili iyonize edici radyasyona maruz kalması sonucunda da oluşmaktadır4,11. Bu moleküller tiyil radikalleri, karbon merkezli organik radikaller, organik peroksitler gibi yeni radikalleri oluşturarak büyük hasara neden olur8.

    Nitrik oksit (NO) bir radikal olarak, aynı anda tek elektronda içeren Fe+2 içerikli bileşiklere bağlanarak direk toksik etki göstermektedir. Aynı zamanda, NO yangı sırasında çok yüksek derişimdedir ve peroksinitrit yapmak üzere süperoksitle ya da N2O3 yapmak üzere O2 ile enzimatik olmayan yoldan birleşir. Serbest radikal olmayan peroksinitrit kararlı, direk toksik etkili ve güçlü bir oksitleyici ajan olarak bilinmektedir2,4,16.

    Antioksidanlar
    ROS'un vücutta meydana getirdiği hasarları önlemek üzere vücutta görev yapan savunma sistemlerine, antioksidan savunma sistemleri adı verilir. Serbest oksijen radikalleri ile ilgili teori yaklaşık 50 yıl önceden beri bilinse de, son 20 yılda antioksidanların hastalıklara karşı koruyucu etkisi önem kazanmıştır26,27. Antioksidan olarak hareket edebilen birçok farklı madde bulunmaktadır. Antioksidanlar, peroksidasyon zincir reaksiyonunu engelleyerek veya reaktif oksijen türlerini toplayarak lipid peroksidasyonunu engellemektedirler. Antioksidanlar, oksidatif zararın DNA'ya olan etkisini ve hücre bölünmesindeki anormal artışı azaltmak suretiyle kansere karşı koruyucu etki yaparlar3,11.

    1990 yıllarında arteriyosklerozis, kanser, görme kaybı ve bazı kronik hastalıkların serbest radikallerin zararından ileri geldiğinin ortaya konulmasıyla antioksidanların önemi anlaşılmaya başlanmıştır. Antioksidanlardan zengin meyve ve sebzeleri az miktarda tüketen insanlarda kronik hastalıkların riskinin arttığı görülmüştür10,28.

    Endojen-eksojen ya da enzimatik-non enzimatik şeklinde sınıflandırmalara tabi tutulabilen antioksidan sistem, normal şartlarda serbest radikal üretimiyle denge halindedir11,18,29.

    Enzimatik antioksidanlar; sitokrom oksidaz, süperoksit dismutaz (SOD), katalaz, glutatyon, peroksidaz (GSH-Px), glutatyon-transferaz, hidroperoksidaz, tioredoksin reduktaz, eozinofil peroksidaz, oksijenaz-L ve nitrikoksid sintaz'dan oluşmaktadır3,4,10,11,18,29-32.

    Her hücre için esansiyel bir enzim olan süperoksit dismütaz (SOD), peroksinitrit oluşumunu engeller. Ayrıca zincir tepkimelerin çok güçlü bir başlatıcısı olan süperoksiti O2 ve hidrojen peroksite çevirerek oksidatif strese karşı birinci savunma hattını oluşturur. Hidrojen peroksit, diğer ROS'a çevrilmediği sürece toksik değildir.2,4,23.

    Hücrede peroksizomlarda bulunan katalaz enzimi (CAT), hidrojen peroksitin dismutasyonundan sorumludur. Bu nedenle, en yüksek aktivite peroksizomların yoğun olduğu kan, kemik iliği, müköz membranlar, böbrek ve karaciğer gibi organlarda görülmektedir. Katalaz, immun sistem hücrelerinde hücreyi kendi solunum patlamasına karşı korumakla görevlidir2,4.

    Glutatiyon (γ-glutamilsisteinilglisin) vücudun oksidatif strese karşı korunmada kullandığı ana araçlardan bir tanesidir19,31. Hücrenin yükseltgenme-indirgenme dengesini koruyan önemli bir indirgen ve antioksidandır. Proteinlerdeki sülfidril (–SH) grupların korunması ve amino asitlerin hücre içine taşınmasında rol oynamaktadır2. GSH-Px tarafından katalize edilen tepkimelerde tepkici –SH grupları H2O2'i suya, lipid peroksidleri de toksik olmayan alkollere indirgemektedir. Yani elektronları glutatyondan hidrojen perokside aktarmaktadır. İndirgenmiş olan glutatyon ise, redüktaz ile yenilenmektedir. GSH-Px, hücrede esas olarak sitozol ve mitokondrilerde bulunur ve peroksizomlar dışında oluşan H2O2'nin dismutasyonunda kullanılır4,17,33.

    Non-enzimatik antioksidanlar ise C ve E vitamini, β- karoten, metallotionin, poliamin, melatonin, NADPH, adenozin, sistein, hemosistein, koenzim Q-10, ürat, ubikuinol, fitoöstrojenler, lipoik asit, flavonoidler, polifenoller, flavonoidler, taurin, seruloplazmin, hemoglobin, bilirubin, metionin, s-adenozil L-metionin, resveretrol, lökopen, nitroksidler, idebenonun, propofolun, selenyum ve manganez' den oluşmaktadır3,4,8,10,11,18,29-32.

    Doğada yaygın şekilde bulunan vitamin E (α- tokoferol); hücre membranlarını radikallarin peroksidatif hasarından koruyan, ve lipitte çözünen doğanın en etkin zincir kırıcı antioksidandır. Lipid peroksi radikaline bir elektron vererek radikali zararsız hale getirir ve hücrelerin zarar görmesini engeller. α-tokoferol hem membran yüzeyinde antioksidan etki yapmak, hem de membran stabilizasyonunu sağlamak suretiyle iki görev yapmaktadır4,34-36.

    Yapılan çalışmalarda35,37 rasyona 800-1600 IU/gün vitamin E ilavesinin besi sığırlarında ağırlık artışı ve Enfeksiyöz Bovin Rhinotracheitis (IBR) insidansında %12-27 oranında azalmaya neden olduğu bildirilmektedir. Yine koyun çiçeğinde vitamin E miktarının azaldığı ve antioksidan sistemin zayıfladığı tespit edilmiştir38. Akut enfeksiyonlarda plazmada makroligandlara bağlı olan Zn buradan ayrılarak amino asit mikroligantlara bağlanmakta ve glomerular filtrasyona rahatlıkla geçerek vücuttaki konsantrasyonu azalmaktadır37,39. MDA 4-hidroksinonenal ve hidrojen peroksit gibi oksidantların etkisini azaltan antioksidatif ajanların viral titreyi düşürmediği bildirilmiştir. Oysa E vitamini ilave edilmiş diyetle beslenen influenzalı yaşlı farelerin akciğer viral titreleri kontrol grubuna kıyasla önemli ölçüde düşük bulunmuştur. IL-6 ve TNF-alfa gibi enfeksiyöz ajanların anoreksiye neden olarak kilo kaybına yol açtığı bildirilmektedir. Vitamin E ise bu ajanların anoreksik etkisini önlemek suretiyle kilo kaybını ve viral titreyi azaltmaktadır39.

    Sitozolde bulunan Vitamin C (Askorbik asit) hayati öneme sahip indirgeyici bir ajandır. Bir elektron vericisi olarak bilinen vitamin C, indirgenmiş vitamin E'yi tekrar rejenere ederek antioksidan etkisini göstermektedir. Suda çözünen bu vitamin, ayrıca kan, membran ve lipoprotein taneciklerinde bulunan yağda da çözünür. Kollajen ve hormon sentezi, immun sistemi destekleyici ve bazı tepkimelerde oksidasyon-redüksiyon koenzimi olarak görev alması yanında, serbest radikal savunmasında da rol oynamaktadır1,4,10,34,36,40.

    Isı ve rutubet stresine maruz bırakılan broiler ırkı tavuklarda vitamin C ve E (sırasıyla 200 ve 250 mg/kg) kombine ve bireysel olarak kullanılmış, sonuç olarak vitaminlerin birlikte verilmesinin daha yüksek bir eritrositik antioksidan seviye sağladığı görülmüştür41.

    L- askorbik asit, başta influenza virüsü olmak üzere iyi bilinen bir anti-viral ajandır40,42. Vitamin C sentezleyemeyen Gulo farelerde yapılan çalışmada42, C vitaminin enfeksiyonun erken döneminde influenza virüsüne karşı IFN - α / β artan üretimi ile in vivo anti-viral bağışıklık etkisini gösterdiği bildirilmiştir. Serbest oksijen radikallerinin etkilediği atlarda, bronkoalveolar lavaj sıvısındaki askorbik asit konsantrasyonu kontrol grubundan daha düşük bulunmuştur43.

    Vücutta sentezlenemeyen karotenoidler (β-karoten) suda çözünmeyen, vitamin A'nın öncü maddesi olarak bilinen, bitkilerde bulunan ve açık sarı-kırmızı renk veren pigmentlerdir. β-karoten, ileri derecede tepkici oksijeni (singlet) baskı altına alarak yağ dokuya zarar veren peroksitlerin oluşumunu engeller. Karotenoidler zincir kırıcı etki yaparak kanser, ateroskleroz ve diğer bazı hastalıkların ilerlemesini yavaşlatabilmektedir. Fakat serbest radikalin pro-oksidan şeklinde olması β-karotenin etkisini engellemektedir4,44,45. Bir çalışmada46, klinik mastitisli ineklerde oksidatif stresin geliştiği, β- karoten seviyesinin subklinik mastitisli ve sağlıklı ineklerden daha düşük olduğu saptamıştır.

    Süperoksit radikalleri enzimatik dismutasyonla temizlenirken, antioksidan olarak bilinen fakat enzim olmayan bileşikler de organizmada oksijen radikallerinin temizlenmesini sağlarlar29,47.

    Oksidatif Stres
    Vücudun antioksidan savunma sistemi ile serbest radikaller arasındaki dengenin oksidanlar lehine kayması durumuna oksidatif stres denilmektedir45.

    Oksidatif stres, hücre membranı ve diğer hücre bileşenlerinin değişimiyle sonuçlanan lipidlerin ve diğer makromoleküllerin oksidatif tahribatına yol açarak7 hücrenin nekroz ve ölümüne dolayısıyla doku hasarı ve kronik hastalıklara sebep olmaktadır48,49.

    Sigara, viral enfeksiyonlar, yangı, iskemi-reperfüzyon, geçiş metallerinin aşırı birikimi, kanser ilaçları ve radyasyon gibi pek çok sebep oksidatif stresi artırabilir50. İyonize radyasyona maruz kalan hücrelerin normal hücrelere göre oksidatif strese karşı daha duyarlı olduğu ileri sürülmektedir12.

    Hastalıkların Patogenezisinde Oksidatif Stresin Önemi
    Serbest oksijen radikallerinin, kurşun zehirlenmesi, karbon tetraklorüre bağlı karaciğer hasarı, aminoglikozid, ağır metal nefrotoksisitesi gibi ilaç ve toksinlerden oluşan reaksiyonlar ile glomerülonefrit, hepatit B, iskemi, C ve E vitamini eksikliği, kanser, amfizem, porfiria, bronkopulmoner displazi, arterosklerozis, pankreatitis, romatoid artrit, yaşlanma, nörodejeneratif bozukluklar, hemolitik anemi, kardiyovasküler ve otoimmun bozukluklar gibi kronik ve dejeneratif hastalıkların gelişiminde etkili olduğu bildirilmektedir3,15,22,28,51.

    Reaktif oksijen ve nitrojen metabolitleri birçok hastalık ve metabolik olayda karmaşık bir rol oynamaktadır. Virüs canlı hücrelerde çoğaldığı için, bu gibi metabolitler bir konakçı savunma mekanizması gibi hizmet etmek yanında virusun çoğalmasını etkiler. Örneğin grip sırasında akciğerlerde üretilen sitokinler gribin sistemik etkilerine katkıda bulunabilir. Oksidatif stresin insanlarda viral immun yetmezlik enfeksiyonunda da mevcut olduğu ispatlanmıştır3.

    Antioksidanlar lipid mediatörleri ve sitokinlerin zararlı etkilerini engelleyen ajanlarla birlikte, viral hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu ajanlar, sadece hastalık semptomlarını hafifletmekle kalmaz, aynı zamanda bazı viral hastalıklarda kanser gelişimiyle bağlantılı kronik oksidatif stresin uzun süreli etkisini de azaltırlar52.

    Çiftlik hayvanlarında pneumoni ve enteritis gibi önemli enfeksiyoz hastalıkların oksidatif stres olarak bilinen kimyasal bir fenomenle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Oksidatif stresle bağlantılı mekanizmaların hastalıkların erken gelişim safhasında önemli olabileceği ileri sürülmektedir49. Domuzların Actinobacillus pleuropneumoniae enfeksiyonunda plazma çinko, askorbik asit ve α-tokoferol düzeyleri enfeksiyon süresince düşmüş, C-reaktif protein, interlökin-6, haptoglobin ise artmıştır53.

    Kuru dönemde vücut kondüsyon skoru yüksek olan ineklerin oksidatif strese daha duyarlı oldukları bildirilmektedir. Ayrıca beta hidroksibütirik asit ve esterleşmemiş yağ asitleri miktarı yüksek olan ineklerde, antioksidanların daha düşük ROS ve tiyobarbutirik asid reaktif maddeler seviyesinin daha yüksek olduğu ileri sürülmektedir. Bu hayvanlarda, doğum sonrası eritrosit ve plazma tiyol grupları ile SOD miktarının düştüğü saptanmıştır54. Topallık bulunan ineklerde antioksidan GSH-Px ve CAT konsantrasyonları ile plazma fibrinojen ve TBARS miktarları sağlıklı ineklerden daha yüksek bulunmuştur. Aynı ineklerde biotin miktarı, SOD ve glutatiyon aktivitesinde ise önemli düşüş saptanmıştır55. Başka bir çalışmada46 ise, klinik mastitisli ineklerdeki GSH seviyesi subklinik mastitisli ve sağlıklı ineklerden daha yüksek bulunmuştur.

    Yapılan bir çalışmada38, koyunlarda poxvirus enfeksiyonunun serbest radikal oluşumunda artışa ve asıl antioksidan sisteminde zayıflamaya neden olduğu ileri sürülmektedir.

    Sepsis durumunda antioksidanların rolü hakkında daha öğrenilecek birçok şey olduğu bildirilmektedir56. Septik şok durumlarında oluşan endotoksemi, lipid peroksidasyonunu hızlandırmaktadır. Lipid peroksidasyon seviyelerinin değerlendirildiği bir çalışmada57, ölen domuzlardaki arteriyel kandaki pCO2 basıncı ölen domuzlarda daha yüksek bulunmuş ve 15-keto-13,14-dihydro-prostaglandin F2α ile seviyesiyle arasında bir korelasyon olduğu saptanmıştır. Endotoksemi sırasında hem serbest radikal hem de oksidatif modifikasyonu katalize eden cyclo-oksijenaz meydana geldiği, lipid peroksidasyonun artan mortalite ve organ disfonksiyonuyla ilişkili olduğu ileri sürülmektedir57.

    Metha ve ark.58 sepsis ile endotoksemi arasında bir ilişki olduğunu ve endotoksemi sırasında NO ekspirasyonunun arttığını ifade etmektedir. Başka bir çalışmada59 ise, domuzlarda Escherichia coli ‘ye cevap olarak akciğer savunmasının arttığı ancak NO ekspirasyonunun olmadığı saptanmıştır.

    N-asetilsistein; sisteninin bir kaynağı olup, GSH konsantrasyonunu yükseltir ve bu nedenle antioksidan savunma sistemini potansiyel olarak güçlendirir. Ancak, domuzlarda yapılan bir kontrol çalışmasında endotoksemi üzerine N-asetilsistein'in bir etkisinin olmadığı görülmüştür. GSH konsantrasyonu artmasına karşın, akciğer ve karaciğer hemodinamikleri, oksijen değişimi, 8-isoprostan, oksidatif stres ve metabolizması üzerine hiçbir etkisi görülmemiştir60.

    Taenia canis ve T.leonina ile enfekte köpeklerde, lipid peroksidasyonunun artışına paralel olarak antioksidan miktarında görülen azalmanın dokulardaki oksidatif hasara işaret ettiği belirtilmektedir61.

    Beslenme bozukluğu enfeksiyöz hastalıklara karşı duyarlılık artışı ile sonuçlanmaktadır. Beslenme enfeksiyonda vücudun immun cevabını etkileyebilir. Konakçılardaki enfeksiyon duyarlılığı ve şiddetindeki artış immun sistemdeki bozukluğun bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle malnutrisyon sadece konakçıyı değil, aynı zamanda patojeni de etkilemektedir. Örneğin, selenyum eksikliğine maruz kalan farelerde orta şiddetteki grip virüsü pnömoni, iyi huylu coxsackie virus ise miyokarditise yol açabilmektedir. Bu farelerde izole edilen virüslerin mutasyona uğradıkları görülmüştür. Virüs türündeki bu değişimler, virüsün artan patojenitesinden ileri gelmektedir62.

    ROS ve NO mikrobiyel enfeksiyonların farklı dönemlerinde aşırı miktarda sentezlenir. ROS ve NO bakteri ve protozoa üzerinde antimikrobiyel bir etkiye sahip olsalar bile, grip ve diğer bazı nörotropik virüs enfeksiyonlarında ters bir etkiye sahiptirler. Serbest radikal biyolojisi çeşitli hastalıkların patogenezisini aydınlatmada önemlidir. Süperoksit ve NO gibi moleküllerin çeşitli enfeksiyöz hastalıkların patogenezisinde anahtar rol oynadığı vurgulanmaktadır63. Lipid peroksidasyon ve oksidatif stresin göstergesi olan NO ve MDA düzeyleri sığırların şap hastalığında yüksek bulunmuş, hayvanların tedavisine antioksidan ilaçların ilavesinin faydalı olacağı bildirilmiştir64.

    Oksidatif stres ve bazı viral karakterli maddelerin sebep olduğu sitotoksite, hepatitis gibi bazı kronik hastalıkların oluşumundan sorumlu tutulmuştur. Kronik hepatitis C (HCV) hastalığında antioksidan savunma mekanizması yetersiz olup, oksidatif stres meydana gelmektedir. Oksidatif stres ve lipid peroksidasyon, hepatositlerin nekroz ve yangısına yol açan karaciğer yağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Sağlıklı insanlarla karşılaştırıldığında, HCV'li hastalarda saptanan yüksek MDA ve oksidatif protein ürünlerinin miktarı kronik hepatitis C hastalığını değerlendirmede önemli bulunmuştur. Bu nedenle, HCV enfeksiyonuna sahip hastalarda antioksidatif tedavinin faydalı olacağı bildirilmiştir26,65.

    AIDS ve viral hepatit gibi kronik viral enfeksiyonlarda oksidatif stres gelişebilir ve hepatitislerde hepatosellüler karsinomun hızlı gelişimine katkıda bulunabilir52. Lebensztejn ve ark.17'da, karaciğer hücrelerindeki asıl yıkımdan serbest oksijen radikallerinin neden olduğu lipid peroksidasyonu sorumlu tutmaktadırlar. Bianchi ve ark.16 sirozisli hastalarda oksidatif stresin göstergesi olan lipoperoksidasyonun var olduğunu ve bunun doymamış yağ asitlerinin eksikliğinden veya enzim yokluğundan ileri geldiğini ifade etmektedirler.

    Kuş gribi virüsüyle (H5N1) enfekte farelerde kontrol grubuna göre SOD miktarının daha düşük, oysa ROS konsantrasyonu ve akciğerdeki tahribatın daha büyük olduğu görülmüştür. Laurik asid ve süperoksid dismutaz ile tedavi edilen farelerde orta düzeyde bir tedavi etkinliği gözlenmiş, ROS'un H5N1 virusu ile enfekte farelerde akciğerdeki tahribatta önemli rol oynayabileceği ifade edilmiştir66.

    Grip virüsüyle enfekte farelerin akciğerinde saptanan süperoksit anyonu (O2 -), potansiyel patojenik ajan olarak kabul edilmiştir. Bu tespit, direk viral sitotoksisitenin (sitopatik etki) anlaşılmasında önemdir. Radikallerin viral hastalıklarda üretilen primer toksik madde olduğu, aynı zamanda virüslerin replike olduğu organ ve dokulardaki hasarın mekanizmasını, viral enfeksiyonlar ile immun sistem arasındaki etkileşimi açıklayabileceği belirtilmektedir. Toksik radikalleri etkisizleştiren ve daha uzun yarılanma ömrüne sahip olan CuZn-SOD'ın enfekte farelerde önemli bir koruyucu etkisi ispatlanmıştır. Benzer sonuçların viral hastalıklarda da bulunabileceği iddia edilmiştir19,66.

    Hücrelerde viral repikasyonun moleküler mekanizması üzerine yapılan bir çalışmada20, virus ve konakçı arasındaki karşılıklı etkileşmede konakçıdan salınan moleküllerin bu mekanizmada kritik öneme sahip olduğu vurgulanmıştır. Son on yılda konakçıdan bırakılan ROS ile viral patogenezis arasında önemli bir ilişki bulunmuştur19,20,67. Grip virusu ile oluşturulan deneysel bir enfeksiyonda, viral patogeneziste ROS'un önemi ve enfekte akciğerde süperoksit üretimi sonucu gelişen oksidatif stresin varlığı ortaya konulmuştur68. Bu enfeksiyonda, viral replikasyon durumunda konakçı immun yanıtı olarak O2 - üretiminin arttığı bildirilmiştir. Bu artışın konakçı tarafından sentezlenen bir faktörün aşırı üretiminin patolojik bir sonucu olduğu ileri sürülmüştür. Süperoksit (O2 -) ve hidroksil (OH-) gibi oksijen radikallerinin viral hastalıkların patogenezisinde patojenik molekül olabileceği vurgulanmaktadır. Viral hastalıklarda interferon-γ gibi pro-inflamatuvar sitokinlerin salınımının artırılması suretiyle NO (izoform NO sentezi-İNOS) sentezi meydana gelmektedir. Vücudun yabancı olduğu bakterilerle karşılaşması halinde NO ve O2 - üretiminin konakçı immun cevabı sırasında aşırı miktarda arttığı belirtilmektedir20.

    Köpeklerde morbidite ve mortalitesi en yüksek olan parvovirus enfeksiyonu, gastroenteritisin viral nedenleri arasında en önemli yeri tutar. Parvovirus ile enfekte köpeklerde oksidatif stresin göstergesi olarak MDA seviyesi ve SOD ve CAT aktivitelerinde değişimler gözlenmiş ve enfekte köpeklerde kan çinko düzeyininde düştüğü ortaya konmuştur69. Karadeniz ve ark.70 köpeklerde akut gençlik hastalığı sırasında antioksidan sistemin zayıflamasına ve lipid peroksidasyona yol açan ROS artışından bahsetmektedirler.

    Sonuç olarak; normal metabolizma sırasında vücutta az miktarda sentezlenen ve vücuda zarar vermeyen serbest oksijen radikalleri, viral hastalıklarda, iyonize radyasyona maruz kalma ve çevre kirliliği gibi bazı durumlarda aşırı miktarda üretilmekte ve oksidatif strese yol açmaktadır. Oksidatif stres, enfeksiyonlarda patojenlerin virulansını etkileyebilmektedir. Ayrıca serbest oksijen radikallerinin bazı viral ve kronik hastalıkların patogenezisinden sorumlu partikül olduğu ileri sürülmektedir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Pham-Huy LA, He H, Pham-Huyc C. Free Radicals, Antioxidants in Disease and Health. Int J of Biomedical Sci 2008; 4: 89-96.

    2) Onat T, Emerk K, Sözmen EY. İnsan biyokimyası II. Baskı, Ankara: Palme Yayıncılık, 2006.

    3) Özdem SS, Şadan G. Serbest oksijen radikallerinin oluşumu ve klinik açıdan önemi. Akdeniz Üniv Tıp Fak Derg 1994; 11: 63-71.

    4) Colleen S, Marks AD, Lieberman M. Marks' Temel Tıbbi Biyokimyası “Klinik Yaklaşım”. 2. Baskı, Ankara: Güneş Tıp Yayınları, 2007.

    5) Genestra M. Oxyl radicals, redox-sensitive signalling cascades and antioxidants. Cell Signal 2007; 19: 1807- 1819.

    6) Tabakoğlu E, Durgut R. Veteriner hekimlikte oksidatif stres ve bazı önemli hastalıklarda oksidatif stresin etkileri. AVKAE Derg 2013; 3: 69-75.

    7) Tokoyuni S. Reactive oxygen species-induced molecular damage and its application in pathology. Pathology International 1999; 49: 91–102.

    8) Altınışık M. Serbest oksijen radikalleri ve antioksidanlar. Aydın: Tıp Fak Biyokimya Ders Notları; 2000.

    9) Janssen YM, Van Houten B, Borm PJ, Mossman BT. Cell and tissue responses to oxidative damage. Lab Invest 1993; 69: 261-74.

    10) Sardesai VM. Role of antioxidants in health maintenance. Nutr Clin Pract 1995; 10: 19-25.

    11) Akkuş İ. Serbest Radikaller ve Fizyopatolojik Etkileri. Konya: Mimoza Yayınları, 1995.

    12) Katz D, Mazor D, Dvilansky A, Meyerstein N. Effect of radiation on red cell membrane and intracellular oxidative defense systems. Free Radic Res 1996; 24: 199-204.

    13) Sözmen EY. Yaşlanma biyokimyası. In: Onat T. Emerk K. Sözmen EY. (Editörler). İnsan Biyokimyası. Ankara: Palme Yayıncılık, 2002: 665-674.

    14) Kellogg EW, Irwın FI. Liposome oxidation and erythrocyte lysis by enzymically generated superoxide and hydrogen peroxide. J Biological Chemistry 1977; 262: 6121-6728.

    15) Cross CE, Halliwell B, Borish ET, Prior W. Oxygen radicals and human disease. Ann Intern Med 1987; 107: 526-645.

    16) Bianchi G, Marchesini G, Fabbri A, et al. Lipoperoxide plasma levels in patients with liver cirrhosis. Hepatogastroenterology 1997; 44: 784-788.

    17) Lebensztejn DM, Chwiećko M, Semeniuk J, Kaczmarski M, Farbiszewski R. The role of free oxygen radicals in children with chronic viral hepatitis B. Rocz Akad Med Bialymst 1995; 40: 667-672.

    18) Bao YP, Williamson G, Tew D, et al. Antioxidant effects of propofol in human hepatic microsomes: Concentration effects and clinical relevance. Br J Anaesth 1998; 81: 584- 589.

    19) Maeda H, Akaike T. Oxygen free radicals as pathogenic molecules in viral diseases. Proc Soc Exp Biol Med 1991; 198: 721–727.

    20) Akaike T, Suga M, Maeda H. Free radicals in viral pathogenesis: Molecular mechanisms involving Superoxide and NO. Proc Soc Exp Biol Med 1998; 217: 64-73.

    21) Britton RS, Bacon BR. Role of free radicals in liver diseases and hepatic fibrosis. Hepato-Gastroenterology 1994; 41: 343-348.

    22) Karaca M. Köpeklerde karaciğer toksikasyonlarında akut faz proteinleri (haptoglobin, serüloplazmin ve fibrinojen) ve lipid peroksidasyonun (malondialdehit ve redükte glutatyon) tanısal önemi. Doktora Tezi, Van: Yüzüncüyıl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2000.

    23) Uysal M. Serbest Radikaller, Lipid Peroksitleri ve Organizmada Prooksidan-Antioksidan Dengeyi Etkileyen Koşullar. Klinik Gelişim 1998; 11: 336-341.

    24) Yılmaz S, İssi M, Kandemir FM, Gül Y. Koksidiyozisli Besi Danaların Oksidan-Total Antioksidan Kapasiteleri ve Hematolojik Parametreler. V. Ulusal Veteriner Biyokimya ve Klinik Biyokimya Kongresi, 137-138, Aydın, 2011.

    25) Kızıl O, Yuce A. Oxidative stress in dogs with coccidiosis. Rev Med Vet 2009; 160: 495-499.

    26) Melhem A, Stern M, Shibolet O, et al. Treatment of chronic hepatitis C virus infection via antioxidants: Results of a phase I clinical trial. J Clin Gastroenterol. 2005; 39: 737- 742.

    27) Valko M, Leibfritz D, Moncol J, et al. Free radicals and antioxidants in normal physiological functions and human disease. Int J Biochem Cell Biol 2007; 39: 44-84.

    28) Cochrane CG. Cellular injury by oxidants. Am J Med 1991; 91: 23-30.

    29) Gültekin F, Delibas N, Yaşar S, Kılınc I. In vivo changes in antioxidant systems and protective role of melatonin and a combination of vitamin C and vitamin E on oxidative damage in erythrocytes induced by chlorpyrifos-ethyl in rats. Arch Toxicol 2001; 75: 88-96.

    30) Diplock AT. Antioxdant nutrients and disease prevention: An Overview. Am J Clin Nutr 1991; 53: 1895-1935.

    31) Mates JM. Effects of antioxidant enzymes in the molecular control of reactive oxygen species toxicology. Toxicology 2000; 153: 83–104.

    32) Nagy IZ. Chemistry, toxicology, pharmacology and pharmacokinetics of idebenone: A review. Arch Gerontol Geriatr 1990; 11: 177–186.

    33) Masella R, Di Benedetto R, Varì R, Filesi C, Giovannini C. Novel mechanisms of natural antioxidant compounds in biological systems: involvement of glutathione and glutathione-related enzymes. J Nutr Biochem 2005; 16: 577-586.

    34) Byers T, Geraldine P. Dietary carotenes, vitamin c, and vitamine as protective antioxidants in human cancers. Annu Rev Nutr 1992; 12: 139-159.

    35) Hutcheson DP, Cole NA. Vitamin E and selenium for yearling feet lot cattle. Fed Proc 1985; 44: 549.

    36) Pekiner BD. Vitamine as an antioxidant. J Fac Pharm 2003; 32: 243-267.

    37) Chirase NK, Hutcheson DP, Thompson GB. Feed intake, rectal temperature, and serum mineral concentrations of feedlot cattle fed zinc oxide or zinc methionine and challenged with infectious bovine rhinotracheitis virus. J Anim Sci 1991; 69: 4137-4145.

    38) Issı M, Gul Y, Yılmaz S. Clinical, haematological and antioxidant status in naturally poxvirus infected sheep. Rev Med Vet 2008; 159: 54-58.

    39) Han SN, Meydani M, Wu D, et al. Effect of long-term dietary antioxidant supplementation on influenza virus infection. J Gerontol A Biol Sci Med Sci 2000; 55: 496-503.

    40) Padayatty SJ, Katz A, Wang Y, et al. Vitamin C as an antioxidant: evaluation of its role in disease prevention. J Am Coll Nutr 2003; 22: 18-35.

    41) Jena BP, Panda N, Patra RC, et al. Supplementation of vitamin E and C reduces oxidative stress in broiler breeder hens during summer. Food and Nutrition Sciences 2013; 4: 33-37. doi: 10.4236/fns.2013.48A004

    42) Kim Y, Kim H, Bae S, et al. Vitamin C is an esential factor on the anti-viral immun responses through production of interferon- α/β at the initial stage of influenza A virus (H3N2) infection. Immune network 2013; 13: 70-74.

    43) Deaton CM, Marlin DJ, Smith NC, et al. Antioxidant and inflammatory responses of healthy horses and horses affected by recurrent airway obstruction to inhaled ozone. Equine Veterinary Journal 2005; 37: 243-249.

    44) Ötleş S, Atlı Y. Karotenoidlerin insan sağlığı açısından önemi. Pamukkale Üniversitesi Müh Fak Derg 1997; 3: 249-254.

    45) Sies, H. Oxidative stress. Ornaldo: Academic Press LTD, 1991.

    46) Kızıl O, Akar Y, Yuksel M, Saat N. Oxidative stress in cows with acute puerperal metritis. Rev Med Vet 2010; 161: 353-357.

    47) Halifeoğlu İ, Karataş F, Çolak R, Canatan H, Telo S. Tip 2 diyabetik hastalarda tedavi öncesi ve tedavi sonrası oksidan ve antioksidan durum. Fırat Tıp Derg 2005; 10: 117-122

    48) Baynes JW, Thorpe SR. Role of oxidative stress in diabetic complications: a new perspective on an old paradigm. Diabetes 1999; 48: 1-9.

    49) Lykkesfeldt J, Svendsen O. Oxidants and antioxidants in disease: Oxidative stress in farm animals. Vet Journal 2007; 173: 502-511.

    50) Halliwell B, Gutteridge JMC. Free Radicals in Biology and Medicine. 2nd edition. Oxford: Clarendon Press, 1989.

    51) Valko M, Morris H, Cronin MT. Metals, toxicity and oxidative stress. Curr Med Chem 2005; 12: 1161-1208.

    52) Peterhans E. Reactive oxygen species and nitric oxide in viral diseases. Biol Trace Elem Res 1997; 56: 107-116.

    53) Lauritzen B, Lykkesfeldt J, Skaanild MT, et al. Putative biomarkers for evaluating antibiotic treatment: An experimental model ofporcine Actinobacillus pleuropneumoniae infection. Res Vet Sci 2003; 74: 261-270.

    54) Bernabucci U, Ronchi B, Lacetera N, Nardone A. Influence of body condition score on relationships between metabolic status and oxidative stress in periparturient dairy cows. J Dairy Sci 2005; 88: 2017-2026.

    55) Al-Qudah KM, Ismail ZB. The relationship between serum biotin and oxidant/antioxidant activities in bovine lameness. Res Vet Sci 2010; 92: 138-141.

    56) Cross CE, van Asbeck BS, Halliwell B. More antioxidants in sepsis: still paved with uncertainties. Critical Care Medicine 2006; 34: 569-571.

    57) Basu S, Eriksson M. Lipid peroxidation induced by an early inflammatory response in endotoxaemia. Acta Anaesthesiol Scand 2000; 44: 17-23.

    58) Metha S, Javeshghani D, Datta P, Levy RD, Magder S. Porcine endotoxemic shock is associated with increased expired nitric oxide. Critical Care Medicine 1999; 27: 385-393.

    59) Kaftan HA, Clark PL, Norberg M, et al. Endogenous production of nitric oxide in endotoxemic piglets. Biology of the Neonate 2003; 83: 42-48.

    60) Vassilev D, Hauser B, Bracht H, et al. Systemic, pulmonary, and hepatosplanchnic effects of Nacetylcysteine during long-term porcine endotoxemia. Critical Care Medicine 2004; 32: 525-532.

    61) Kozan E, Avcı G, Kırcalı SF, Birdane FM, Köse M. Askaridiozisli ve tedavi edilmiş köpeklerde antioksidan düzeylerinin ve bazı biyokimyasal parametrelerinin incelenmesi. Ankara Üniv Vet Fak Derg 2010; 57: 93-97.

    62) Beck MA. Antioxidants and viral infections: host immune response and viral pathogenicity. J Am Coll Nutr 2001; 20: 384-388.

    63) Akaike T. Role of free radicals in viral pathogenesis and mutation. Rev Med Virol 1998; 11: 87-101.

    64) Mousa SA, Galal MKH. Alteration in clinical, hemobiochemical and oxidative stress parameters in egyptian cattle infected with foot and mouth disease (FMD). J Anim Sci Adv 2013; 3: 485-491.

    65) Özenirler S, Erkan G, Gülbahar O, ve ark. Serum levels of advanced oxidation protein products, malonyldialdehyde, and total radical trapping antioxidant parameter in patients with chronic hepatitis C. Turk J Gastroenterol 2011; 22: 47-53.

    66) He G, Dong C, Luan Z, et al. Oxygen free radical involvement in acute lung injury induced by H5N1 virus in mice. Influenza and Other Respiratory Viruses 2013; 7: 1-9.

    67) Schwartz KB. Oxidative stress during viral infection: A review. Free Radical Biology and Medicine. 1996; 21: 641- 649.

    68) Oda T, Akaike T, Hamamoto T, et al. Oxygen radicals in influenza-induced pathogenesis and treatment with pyran polymer-conjugated SOD. Science 1989; 244: 974-976.

    69) Panda D, Patra RC, Nandi S, Swarup D. Oxidative stress indices in gastroenteritis in dogs with canine parvoviral infection. Res Vet Sci 2009; 86: 36-42.

    70) Karadeniz A, Hanedan B, Cemek M, Börkü MK. Köpeklerde gençlik hastalığı ve oksidatif stres arasındaki ilişki. 10. Veteriner İç Hastalıkları Kongresi (Uluslararası Katılımlı) 27-30 Haziran, Kapadokya – Nevşehir 2013; 71.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]