Sığır tüberkülozu birçok ülkedeki önemli ekonomi ve sağlık problemidir. Tahminen dünyada 50 milyona yakın sığırın tüberkülozun etkeni olan M. bovis ile enfekte olduğu düşünülmektedir
1. Deri içi tüberkülin testi hem insanlarda hem de veteriner hekimliği sahasında çok sayıda mycobacterium türünün neden olduğu hastalığın teşhisinde kullanılan klasik testlerden biridir. Yaşayan hayvanlarda hastalığın teşhisinde ayrıca IFN-γ testleri de günümüzde kullanılmaktadır
20-22. Bu testlerden deri içi tuberkülin testi ülkemiz dahil birçok ülkede saha şartlarında tüberkulozun teşhisinde yaygın olarak kullanılmaktadır
5. Deri içi tüberkulin testi basit, pahalı olmayan ve yaygın olarak kullanılan bir testtir.
Testin uygulanmasıyla ilgili bazı değişimler olmasına rağmen yaklaşık 100 yıldır testin prensibi değişmemiştir23. Mycobacterium bovis AN5 kültüründen hazırlanan PPD ülkemiz dahil birçok ülkede tüberkülin testi amacıyla kullanılmaktadır. Uygulama bölgesindeki diffuz şişkinlik pozitif reaksiyon olarak değerlendirilir3 ve bu şişkinlik inokulasyon bölgesine monositik hücreler ve duyarlı T lenfositlerin geçişiyle alakalı gecikmiş tip hipersensitiviteye işarettir24.
Mevcut çalışmada da tüberkülozisli sığırları teşhis etmek amacıyla deri içi tüberkülin testi kullanılmıştır. Bu amaçla Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından üretilen Mycrobacterium bovis’in üreme ve lizis ürünlerinin ısı ile işlem görmesi ile elde edilen ve aynı türden mikroorganizmalara karşı duyarlı hale getirilen bir hayvanda gecikmiş tip hipersensitivite oluşturma yeteneğine sahip 3 mL’lik Etlik Bovine Tüberkülin PPD preparatı kullanılmıştır.
Oksidatif stres bir çok hastalıkta sekunder olarak etkiyen ve durumu kötüleştiren bir faktör olarak etkimektedir. Reaktif oksijen türlerine karşı koyan oksidatif savunma sistemi yetersiz kaldığında klinik semptomlar ve hastalık ortaya çıkabilmektedir25,26. Lipid peroksidasyonun belirlenmesi (MDA konsantrasyonunun) oksidatif stresin belirlenmesinde en yaygın olarak kullanılan metodlar arasındadır. Lipid peroksidasyonu başlıca doymamış yağ asitlerinin oksidasyonu temeline dayanan enzimatik olmayan bir zincir reaksiyonudur ve plazmada artan MDA konsantrasyonu lipid peroksidasyonun göstergesidir27. Lipid peroksidasyonu sonucu oluşan yan ürünler hücre membranının özelliklerini etkiler ve bu yan ürünlerden en yaygın olanı da MDA’dır. Özellikle eritrosit membranı doymamış yağ asitlerinden zengindir ve lipid peroksidasyona karşı oldukça duyarlıdır28.
Mikobakteriler fagositlerin aktivasyonu yoluyla reaktif oksijen türlerinin (ROS) şekillenmesini uyarabilirler ve her ne kadar bu reaksiyon konakçı savunmasında önemli ise de, artan ROS üretimi doku hasarını ve yangıyı artırabilir. Bu durum özellikle antioksidan kapasitesi bozulmuş olan hastalarda immunsupresyona neden olabilir29-31. İlaveten tüberkulozisli hastalarda gelişen malnutrisyon durumu antioksidan kapasitede bozulmaya neden olabilir32.
Mevcut çalışmada, tüberkülozisli sığırlarda kontrollere nazaran saptanan yüksek MDA düzeyleri hastalık esnasında gelişen oksidatif stresin göstergesi olarak kabul edilebilir. Çalışmada tüberkülozisli sığırlarda katalaz düzeylerinde kontrollere nazaran düşük değerler saptanmış olmasına rağmen, bu azalmalar istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Oysa GSHPx ve GSH düzeylerinde gruplar arasında önemli azalmalar tespit edilmiştir. Her ne kadar katalaz düzeylerindeki azalmalar önemli bulunmamış olsa da, bu enzim düzeyi ile GSHPx ve GSH düzeylerindeki tüberkülozisli sığırlarda saptanan azalmaların hastalık esnasında gelişen oksidatif strese bağlı olarak ortaya çıkan radikalleri etkisizleştirmek adına kullanımlarından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Lipid peroksidasyonun önlenmesinde askorbik asit ile α-tocopherol arasındaki sinerjizm oldukça iyi bilinmektedir. Vitamin C, vitamin E’nin antioksidan etkisini artırırken, aynı zamanda tüketimini de azaltmaktadır33-35. Normal şartlarda erişkin sığırların karaciğeri tarafından askorbik asit sentezlenebilmekte ve bu sentez fizyolojik ihtiyaçlar için yeterli olmaktadır. Yine de ruminantlar, askorbik asitin rumen mikroflorası tarafından yıkımlanması nedeniyle eksikliklere karşı duyarlıdırlar36. Askorbik asit yetersizliği de vücudun enfeksiyonlara karşı savunma gücünü azaltmaktadır37,38.
Mevcut çalışmada tüberkülozisli sığırlarda kontrollerle karşılaştırıldığında vitamin E ve C düzeylerinin önemli derecede azalmış olduğu dikkati çekmektedir. Bu durumun nedeninin hem hastalık esnasında gelişmesi muhtemel olan yem tüketimi azalması hem de gelişen oksidatif strese bağlı artan kullanımlarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Vitamin A düzeyleri açısından ise gruplar arasında istatiksel önem saptanmamıştır. Bu durum gelişen oksidatif stres esnasında öncelikle E ve C gibi vitaminlerin kullanımıyla alakalı olabilir.
Yapılan araştırmalarda tüberkülozisli sığırlarda oksidatif stres durumunun belirlendiği başka bir çalışmaya rastlanılmamıştır. İnsanlar üzerinde yürütülen değişik çalışmalar mevcut olup12-14, bu çalışmalarda tüberkülozisli insanlarda MDA düzeylerinde artış, glutatiyon ve katalaz düzeylerinde azalma12,14 ile vitamin E ve vitamin C düzeylerinde azalmalar13 saptanmıştır.
Sonuç olarak, tüberkülozisli sığırlarda lipid peroksidasyon ve antioksidan parametrelerde önemli değişimler belirlenmiştir.