Son elli yılda süt sığırcılığı endüstrisinde üreme fizyolojisindeki değişiklikler nedeniyle
1, süt verimi artarken gebelik oranları hızla düşmekte
2 ve gebelik başına tohumlama sayısı artmaktadır
3. Süt inekçiliğinde kârlılığın esası sürüdeki her bir hayvanın fizyolojik sınırlar içinde yeterli ve doğru üreme döngüsü göstermesine bağlıdır
4. Kuru dönem süresinin uzaması, buzağı verimi ve laktasyon sayısının düşmesi ciddi ekonomik zararlara neden olmaktadır. Bir sürüdeki infertil hayvanların varlığı doğrudan süt üretiminde kayıp anlamına gelmekle birlikte düşük buzağı verimi sütçü sürülerde uzun vadede seleksiyon etkinliğini azaltmaktadır
5. Endometritis, anöstrüs ve repeat breeder gibi reprodüktif sorunlar nedeniyle süt sığırı yetiştiriciliğinde etkinlik azalmakta ve yetiştiriciler için ciddi ekonomik kayıplar şeklinde sonlanmaktadır
6. Üreme etkinliğini etkileyen sorunların başında gelen repeat breeder inek sayısı yıllar içinde artmış
7 ve tekrar eden tohumlamalara rağmen üreme performansı oldukça düşmüş durumdadır
8. Repeat breeder hayvanlar normal östrüs siklus düzenine sahiptir. Klinik muayenede gebe kalmaya engel herhangi bir lezyon ya da durum belirlenememesine rağmen tohumlamalar sonrası gebelik elde edilememektedir
9. Repeat breeder inekler 17-25 günlük düzenli östrüs siklusuna sahip ve üç ya da daha fazla sayıda tohumlandığı halde gebe kalmayan inekler olarak tanımlanmaktadır
10,11. Sütçü inekler arasında %10-14’lük bir yaygınlığa sahip olduğu bildirilmektedir
12,13. Repeat breederin nedeni birden fazla olmakla birlikte en sık görülen nedenler genetik yatkınlık, üreme organlarındaki anatomik bozukluklar, hormonal yetersizlikler klinik/subklinik endometritis gibi enfeksiyonlar ve yetersiz bakım besleme koşullarıdır
14. Çok sayıda dış faktöre bağlı olabileceği bilinen repeat breeder bireysel olarak içsel içsel faktörlere de bağlı olabilmektedir. Yetersiz östrüs tespiti
15 uzamış östrüs, ertelenmiş LH piki ve ovulasyon sonrası plazma progesteron düzeyindeki gecikme
11,13 enfeksiyonlar
16, genetik faktörler
17 gibi çok sayıda nedenden bahsedilmiş olsa da özel bir nedenden kaynaklanıp kaynaklanmadığı halen tartışmalı bir konu durumundadır.
Metabolizmanın yaklaşık %1-2’si reaktif oksijen metabolitlerinden oluşur. Bu metabolitler çoğu vücut aktivitesinde önemli rol oynar 18. Reaktif oksijen molekülleri (ROM) düşük düzeyde bulunur ve protein fosforilasyonu, hücre olgunlaşması, apoptozis, oosit olgunlaşması, steroidegenezis, hücresel bağışıklık, ovulasyon, implantasyon, blastosit formasyonu, lüteolizis, akrozom reaksiyonu, fertilizasyon ve gebelik süresince lüteal korunma gibi birçok fonksiyonda önemli rol oynar 18,19. Ancak ROM büyük miktarda arttığında lipit metabolizması, hücrenin protein ve DNA’sı zarar görür ve hücre fonksiyonlarını kaybeder 18,20,21. Çeşitli biyokimyasal bileşenlerin normal kan seviyeleri, üreme sistemi de dâhil olmak üzere vücudun çeşitli sistemlerinin sağlıklı işleyişi için gereklidir. Çeşitli biyokimyasal parametrelerdeki değişiklikler infertilite üzerinde etkili olabilmektedir. Bu nedenle, serum biyokimyasal profili, bu problemlerin tespit edilmesinde yararlı olabilmektedir 20. Bu çalışmada repeat breeder ineklerde kan serumunda ve plazmada oksidatif stres ve bazı biyokimyasal parametrelerin araştırılması amaçlanmıştır.