İntestinal atrezi, buzağılarda bağırsağın çeşitli
bölümlerinin atrezisi olarak tanımlanan bir anomalidir. Bu
anomali bir çok hayvan türünde tek başına görülebildiği
gibi başka anomalilerle birlikte de görülebilmektedir
19,20. Tedavi edilmediğinde bağırsaktaki otointoksikasyon
sonucu ölüm şekillenmektedir
21. Olguların doğumdan
sonra geç fark edilmesi, bilinçsiz veya yanlış tedavi,
anüsten hatalı ve güç kullanılarak yapılan sondalamalar
bağırsakta perforasyona sebep olmakta ve mortalite
oranında artışa neden olmaktadır
22.
İntestinal atrezili buzağılarda hayati bulgular ilk
günlerinde normaldir; bununla birlikte iştah kaybı,
depresyon, abdominal distansiyon, rektumdan gelen
şiddetli mukus görülür. 5-6 gün sonra buzağılar zayıflar
(depresif) ve yatar pozisyondadırlar. İlerleyen günlerde
bağırsaklarda ruptur ve akut diffüz peritonit ortaya
çıkabilir 19-23. Bu çalışmada bütün olgularda
dışkılama olmadığı, abdominal distansiyon, dehidrasyon,
ıkınma, depresyon ve atrezia koli olgularında farklı
olarak anüsten mukus gelişi gibi klinik bulgular görüldü.
Bizim bulgularımız literatürler ile benzerlik
göstermektedir.
Sağlıklı hayvanlardaki normal hematolojik değerler
ile hasta hayvanlardan elde edilen değerlerin
karşılaştırılması hastalıkların tanısında çok yararlıdır.
Birçok türde olduğu gibi buzağılarda da kan parametre
değerleri yaşla birlikte değişiklik göstermektedir.
Hematolojik değerler doğumdan sonra kolostrum alımı,
fötal HGB düzeyinin azalması ve RBC’lerin kısa yaşam
süresi nedeni ile değişir. Buzağılarda farklı ırk, yaş
dönemleri, yetiştirme yönetimi, coğrafi bölgeler ve
besleme sistemleri kan değerlerini etkiler 24-26.
Araştırıcılar 27,28 doğumdan sonraki ilk hafta içinde
hematolojik değişkenlerde azalmadan bahsetmişlerdir.
İntestinal atrezi bulunan buzağılarda lökosit (WBC)’in
yüksek olduğu ve pek çok hayvanda nötrofili izlendiği
bildirilmiştir. Koç ve ark. 22 atrezia kolili buzağıların
hematolojik muayenesinde; RBC, HGB, HCT, MCHC
değerlerinde istatistiki olarak önemli bir fark olmadığını
fakat WBC'de istatistiki olarak önemli olmayan bir artış
bildirmişlerdir. Hematolojik değerlendirmeler generalize
sepsis veya bağırsaklardaki önemli vasküler değişim ile
uyumlu önemli yangısal değişikliklere işaret ettiğinden
tanıda yararlı bulunmaktadır 29. Peritonitisli sığırda
HGB ve HCT’nin normal sınırlar içinde değiştiği ancak;
lökosit ve nötrofil sayılarında artış olduğu bildirilmiştir
30. Lökopeni ve nötrofilinin, nekroze veya perfore
bağırsak varlığı gibi şiddetli inflamasyon durumlarının
varlığına işaret ettiği bildirilmiştir 29. Yapılan bu
çalışmada benzer şekilde WBC değerinde istatistiksel
olarak önemli olmayan bir artış olduğu gözlenmiştir. Bu
artış yangı varlığından söz edilebileceğine işaret
etmektedir. Değerlendirilen 36 olgunun 30’unun 1-4
günlük olgular olması nedeniyle yangının şiddetinin
düşük düzeyde olmasının sürecin kısa olmasıyla ilişkili
olduğu kanısına varılmıştır.
Constable ve ark. 10 intestinal atrezili buzağılarda
hematolojik ve biyokimyasal parametreler normal olduğu
fakat bağırsak tıkanıklığında dehidrasyon
gözlenebileceğini bildirmişlerdir. Genel durum genellikle ilk 48 saat normal kalırken bağırsaklarda sıvı tutulması ve bakteri üremesine bağlı dehidrasyon gelişmektedir 23. Bu çalışmada intestinal atrezili buzağıların hepsinde değişen derecelerde dehidrasyon durumu gözlendi.
Koç ve ark. 22, Kılıç ve Sarıerler 23 ile Naylor ve Bailey 29’in yaptığı çalışmalarda, nötrofil lökositozis ve sola kayma yaygın olarak görülürken WBC sayısı ile herhangi bir korrelasyonun olmadığını ifade etmişlerdir. Nylor ve Bailey 29 bakteriyel toksinlerin ortaya çıktığını ve bağırsak duvarında nekrozuna ilişkin olduğunu bildirmişleridr. Bu çalışmada da intestinal atrezili buzağılarda nötrofil düzeyinde artış tespit edilmiş ve istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bu durum bağırsak duvarında nekrozun başladığının göstergesi olarak kabul edilebilir.
Yapılan literatür taramalarında intestinal atrezili buzağılarda bu değerler üzerine yapılmış bir çalışmaya rastlanılmamıştır. İnsan hekimliğine ilişkin yapılan çeşitli klinik araştırmalarda, trombositlerin enflamatuar yanıtın önemli bir bileşeni olduğunu kanıtlanmıştır. Kemokinler, sitokinler ve diğer enflamasyonlu aracılar aktif trombositler tarafından salgılanır 32. MPV, trombosit büyüklüğünü ve kemik iliğindeki trombosit üretim hızını yansıtan, trombosit aktivasyonunun ve inflamasyon şiddetini gösteren bir belirteçtir 33. PDW ise trombosit boyutlarında ki farklılıkları gösterir 35. Araştırmacılar 35,36 çeşitli yangısal hastalıklarda MPV değerinin yükseldiğini tespit etmişlerdir. Bu çalışmada ise MPV ve PDW değerlerindeki istatistiksel olarak anlamlı artışın inflamasyona ilişkin olduğu düşünülmektedir. Nötrofil değerindeki yükseklik de bunu destekler niteliktedir.
cTn-I'in serum konsantrasyon düzeyi büyük hayvanlarda mükemmel bir kardiak belirteçtir 21. cTn-T ve cTn-I kalp kasında bulunan ve miyokard dokusuna spesifik olan bir proteindir. Kalbe özgü olan troponin proteinleri miyokard nekrozunda teşhis için kullanılmaktadır. Son yıllarda, koroner sendrom vakalarının değerlendirilmesi için serum kalp troponinleri cTn-I ve cTn-T kalp hastalıklarında yeni bir gösterge olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca cTn-I kardiyak ve nonkardiyak nedenleri ayırt etmek için de kullanılmıştır 37. Serum kalp troponinlerinin insanlarda akut koroner hastalıkların teşhisinde en erken dönemde belirlenebilen biyokimyasal belirleyici olduğu klinik denemelerle gösterilmiştir 38-41. Akut myokardial sendrom ve nekroz sonucunda cTn-T ve cTn-I’nın dolaşıma salındığı yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur 42-44. İnsanlarda çeşitli yönleriyle ortaya konulan troponin kompleksinin, hayvanlarda ne oranda bulunduğu ve yapısal benzerlikleriyle ilgili çalışmalar yapılmış ve sağlıklı köpek, maymun, domuz, rat, buzağı ve koyun doku ve kanlarında cTn-I, cTn-T’nin varlığı tespit edilmiştir. Hayvanlardaki kalp kökenli troponinlerin aminoasit dizilişlerinin, insan troponinleri ile yüksek düzeyde benzer yapıda olması nedeniyle troponinlerin hayvanlarda da şekillenen myokarditislerin teşhisinde bir belirleyici olarak kullanılabileceği düşünülmüştür 45-48. Serra ve arkadaşlarının 49 yaptığı çalışma ile, bu belirtecin kardiyak hasarın ya da buna neden olan pankreatitis, anemi ve neoplastik oluşumlar gibi birçok diğer nedene bağlı durumlarda kullanılabileceği bildirilmiştir. Kardiyak troponinler, kardiyak nekrozun doğru ölçümünü sağlar. Birçok çalışma 50-55 akut koroner sendromda ölüm riskinin troponin değerlerine bağlı olduğunu göstermiştir. Diğer kardiyak belirteçlerin aksine troponinler sağlıklı bireylerde tespit edilmezler. Bu nedenle ufak artışları bile miyokard hasarını göstermesi açısından önemlidir. Mevcut çalışmada da cTn-I değerinde istatistiksel olarak önemli olmasa da bir artış olduğunun gözlenmesi miyokard hasarının varlığından bahsedilebileceğini ortaya koymaktadır. Bu sonuç ışığında cTn-I seviyesi birçok hastalıkta olduğu gibi intestinal atrezi olgularında da miyokard hasarının erken dönem teşhisinde önemli bir kimyasal parametre olduğu ve tedavi sürecinde alınan kararları önemli ölçüde etkileyeceği kanısına varılabilir.
CK enziminin orijinine göre sınıflandırılan üç izoenzimi vardır 56-58. Biyokimyasal parametreler arasında özellikle kalp kası hastalıklarının teşhisinde, miyoglobin, miyokard kökenli CK-MB, laktat dehidrogenaz ve aspartat aminotransferazden sıkça faydalanılır. CK iskelet kası, kalp kası ve beyinde bulunur. Dimer yapıya sahip bir enzimdir ve izoenzimleri klinikte kullanılan organ spesifik enzimlerdir. Tüm türlerde CK aktivitesi, iskelet ve kardiyak kaslarda en yüksek değerlerdedir 59. Coşkun ve ark. 60’nın yaptığı çalışmada intestinal atrezili buzağılarda CK-MB değerinde artış olduğu ve bunun bağırsak hasarına bağlı olarak ortaya çıkmış olabileceği belirtilmiştir. Sunulan bu çalışmada ise ortalama CK-MB değerinde bir artışın gözlendiği ancak bunun istatistiksel olarak anlamlı olmadığı ortaya konulmuştur. Bu sonuçlar doğrultusunda enzim düzeylerindeki artışın intestinal atrezili buzağılarda operasyon kararında yararlı bir parametre olduğu düşünülmektedir.
WBC değerleri intestinal atrezili hastalarda generalize sepsis veya bağırsaklardaki değişimlerle uyumlu olarak yangısal değişiklikleri ortaya koyar. Bu nedenle intestinal atrezili hastaların tedavi sürecinde dikkate alınması gereken bir değerdir. WBC değerindeki artışın da işaret ettiği enfeksiyonun kaynağı olan bakteri üremesi dehidrasyona neden olur.
İnflamasyon sonucunda trombosit hacminde ve trombosit dağılım genişliğinde artış gözlenir. İntestinal atrezili buzağılarda da inflamasyon varlığında bu değerlerin seviyesinde artış gözlenir. cTn-I sığırda tüm hastalıklarda olduğu gibi intestinal atrezide de myokard hasarının en iyi tanımlayıcısıdır. Prognozu önemli ölçüde etkileyen myokard hasarı tedavi sürecinde alınan kararlarda önemlidir. CK-MB intestinal atrezili buzağılarda bağırsak hasarına bağlı olarak artmaktadır.
İntestinal atrezi tüm besi hayvanlarında en çok bildirilen ve gastrointestinal sistemde en çok görülen anomalidir. Tek başına olabildiği gibi jejenum, ileum, tüm ince bağırsak, rektum veya anüs de etkilenmiş olabilir. Buzağılarda intestinal atrezilerin erken teşhis ve cerrahi müdahale ile tedavisi mümkündür. Operasyon kararında lökosit seviyesi, cTn-I ve CK-MB’nin faydalı parametreler olabileceği ve prognostik önem taşıyabileceği kanısına varılmıştır.