Salmonella izolatı ilk olarak domuz bağırsaklarından 1855 yılında Theobald Smith tarafından keşfedilmiş ve isimlerini ise Theobald Smith'in bir meslektaşı olan Dr. Daniel Elmer Salmon'dan almıştır
1. Salmonella spp.’ler tifo (enterik ateş), paratifo, bakteriyemi, septisemi gibi önemli genel durum bozuklukları neticesinde morbidite ve mortaliteye sebep olabilecekleri gibi kontamine olan gıdaların tüketilmesi neticesinde hafif veya şiddetli seyreden non-tifoidal Salmonellozis zehirlenmelerine de sebep olurlar. Geçtiğimiz son 10 yılda birçok Avrupa ülkesinde non-tifoidal Salmonellozis vakalarında gözle görülür bir artış olmuştur. Dünya geneli olarak 93,8 milyon kişide Salmonella infeksiyonunun görüldüğü ve bununda yaklaşık olarak 155.000’inin ölümle neticelendiği ifade edilmektedir
2. Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) tarafından 17 Aralık 2020 itibariyle 50 eyaletin tümünde Salmonella spp. suşlarından birisi ile enfekte olan 1.722 kişi olduğu bildirilmiş bunun da yaklaşık olarak 333 kişinin (% 33)'ünün hospitalize edildiği, Oklahoma'da bir kişinin öldüğü ve hasta kişilerin ise yaklaşık %24'ünün 5 yaşından küçük çocuklar olduğu rapor edilmiştir
3. Ülkemiz de ise yeterli epidemiyolojik çalışmalar yapılmadığından, izlenebilirlik raporları ve veri tabanları oluşturulmadığından dolayı Salmonella spp. kökenli vakaların ve kayıpların hangi seviyede olduğu konusunda yeterince veri mevcut değildir. Buna ilave olarak salmonellozis vakalarında harcanan tedavi masrafları ve iş gücü kaybı gibi durumlar da ekonomik zararlara sebebiyet vermektedir.
1.Salmonella spp.’nin Genel Özellikleri
Salmonella bakterileri sporsuz ve kapsülsüz olup Gram negatif, çomak şeklinde, aerob veya fakültatif anaerobturlar. Salmonella Pullorum ve Salmonella Gallinarum dışındaki salmonella bakterilerinin peritrik flagellaları vardır ve bunlar ile hareket ederler. Salmonella bakterilerinin 55°C de 20 dakikada inaktif oldukları, optimum üreme sıcaklıklarının 35-37°C olduğu ve pastörizasyon işlemlerinde kolaylıkla yıkımlandıkları bildirilmiştir. Salmonella bakterilerinin gelişmesi için optimum pH değeri 6.5-7.5 aw değeri ise 0.94-0.99’dur. Gıda endüstrisinde kullanılmakta olan koruyucu madde, inhibitör madde ve ayrıca dezenfektanlara karşı duyarlıdırlar. Salmonella etkenlerinin %5 tuz konsantrasyonunda çoğalabildikleri ve %8’lik tuz konsantrasyonunda ise üremelerinin önlenmesine rağmen canlı kalabildikleri bildirilmiştir. Sitratı karbon kaynağı olarak kullanabilirler ve genellikle hidrojen sülfür, ornitin ve lizin dekarboksilaz üretebilirler. Fakat üreyi hidrolize etmezler ve indol üretmezler. Ayrıca katalaz pozitif ve oksidaz negatiftirler, malonatı ferment etmezler 4.
Salmonella enfeksiyonları insanlarda üç farklı klinik tabloya neden olmaktadır. Bunlar; Salmonella Typhi'nin neden olduğu tifo ateşi, Salmonella Paratyphi A, B ve C'nin neden olduğu enterik ateş ve Tifoid olmayan Salmonella (NTS, Non typhoidal salmonella;)’nin neden olduğu gastroenterittir. Tifo hastalığında etken fekal oral yolla kişilere bulaşmaktadır. Hastalık asemptomatik taşıyıcılar ile insandan insana bulaşmaktadır. Minimal enfeksiyon dozu 105 kob/g’dır. Enterik ateşte etken vücuda alındıktan 7-14 gün sonra semptomlar ortaya çıkmakta enfekte olan kişilerde uyuşukluk, iştahsızlık, ateş, bilinç kaybı, burun kanaması görülmektedir. NTS ise tipik olarak kirli sular, meyveler, deniz ürünleri, sebzeler ve özellikle kümes hayvanları gibi aracılar ile ağızdan alınan akut bir gastroenteritisle seyretmektedir. İnkübasyon süresi 4 ila 72 saat arasında değişebilir. Salmonellozis’de mental konfüzyon, ateş, baş ağrısı, karın krampları, relatif bradikardi,titreme, kusma, bulantı, hepatosplenomegali, lökopeni, bakteriyemi ve deri döküntüleri (rozeoller) gibi belritiler görülebilir 5. Salmonellozis vakalarında az sayıda bile olsa bazı kişilerde eklemlerde ağrı şekillenebilmektedir. Bu duruma reaktif artrit adı verilmektedir. Reaktif artrit aylarca veya yıllar boyunca sürebilmekte ve tedavisi zor olabilen kronik artritle sonuçlanabilmektedir. Reaktif artritli kişilerde gözlerde tahriş ve ağrılı idrara çıkma semptomları da gelişebilmektedir 6.
1.2. Salmonella spp.’lerin Virulans Faktörleri
1.2.1. Plazmidler
Salmonella türlerinin virulans plazmidleri önemli sayılan virulans genlerini taşımaktadırlar. Virulans plazmidin 8 kb’lık kısmı bütün virulans plazmidlerinde bulunur ve spvR, spvA, spvB, spvC ve spvD olmak üzere 5 gen içerir. Bu spv bölgesi konakçıda Salmonella türlerinin yaşamasını, hızlıca üremesini ve virulensinin artmasını destekleyen kısımlardır 7.
1.2.2 Sideroforlar
Bakterilerin konak organizmadan demiri koparan siderofor moleküllerini üretmeleri bakterinin patojenitesini artıran önemli bir virülans özelliktir. Demir hem yapısında veya ferritin, hemosiderin, laktoferrin gibi demiri bağlama özelliğine sahip olan proteinlere bağlanmış bir durumda olur. Salmonella spp.’ler yaşamlarını devam ettirebilmek ve üremek amacıyla demiri kullanmak için çeşitli mekanizmalar oluşturabilirler 8.
1.2.3. Toksinler
Salmonella spp.’lerin virulansında etkili olan toksinler endotoksin ve ekzotoksinlerdir. Ekzotoksinler de kendi arasında sitotoksin ve enterotoksin olmak üzere iki gruba ayrılır.
1.2.3.1. Endotoksin: Salmonella spp.’ler konak organizmaya geçtikten dakikalar sonra akut yangı başlatırlar. Bu yangısal reaksiyonlara sebebiyet veren kısmın bakterinin hücre duvarı olduğu bilinmektedir. Hücre duvarının endotoksin üretiminden sorumlu olan kısmı ise Lipopolisakkarit (LPS) kısmıdır. Endotoksin üretimi ise hücre duvarı LPS’nin lipid A kısmında olmaktadır 9.
1.2.3.2. Enterotoksin: Enterotoksin ise ısıya duyarlı ve bağırsak epitelyum hücrelerinde aşırı sıvı sekresyonuna, bağırsak lümeninde sıvı birikimine ve akabinde diyareye neden olan bir toksindir 10.
1.2.3.3. Sitotoksinler: Isıya dirençli bit toksin olup bağırsak mukozasında bulunan epitellerde protein sentezini engeller ve bağırsak epitel hücreleri içerisinde hasara neden olurlar 9,10.
1.2.4. Fimbriyalar: Bazı bakterilerin hücre yüzeyinde bulunan ve biyofilm oluşumunda, kolonizasyonda ve bakterinin konakçıya ilk saldırısında önemli rol oynayan yapılardır 9,10.
1.2.5. Flagellalar: Salmonella spp.’lerin birçoğunda bulunurlar. Hücre yüzeylerinde yerleşmişlerdir, hareket yeteneği, patojenite ve virulens özellikleri bulunmaktadır 11.
1.3. Salmonella spp.’lerin Patojenite Adaları (SPA)
Patojenite adaları birçok patojen mikroorganizmanın kromozomunda bulunan genetik materyallerdir ve bakteriyel evrimde ‘kuantum sıçraması’ olarak bilinmektedir 12. Patojenite adaları yapı ve fonksiyon bakımından farklılık gösterse de birçok ortak özelliklere de sahiptirler. Salmonella enterica’nın birçok virulens fenotipleri patojenite adaları üzerindeki genler tarafından kodlanmaktadır. Bugüne kadar 23 SPA tanımlanmış ve karakterize edilmiştir. Bunlardan ilk beşi yani SPA 1-5'ler, Salmonella spp.’lerin tüm serotiplerinde ortaktır. SPA 19-23 hem Salmonella Typhi hem de Salmonella Typhimurium'da yoktur ve sadece Dublin, Gallinarum ve Derby içeren birkaç Salmonella enterica subspecies enterica serovarında mevcuttur. SPA 1–18'den sadece SPA-1, 4, 9, 14 ve 18 kodlu efektörler makrofajlara ve epitel hücrelerine Salmonella spp.’lerin invazyonunda önemli bir rol oynarlar. SPA 2, 3, 5–8, 10–13 ve 16 tarafından salgılanan virülans efektörleri ise Salmonella spp.’lerin asidik ortama dayanmasına, hücre içi replikasyonu gerçekleştirmesine ve konakçıdan immün kaçışında yardımcı rol oynarlar 12,13.
Salmonella Genomik Ada (SGA-1): Salmonella Typhimurium DT104, DT120’nin epidemik suşlarında ve Salmonella enterica’nın bazı diğer serovarlarında bulunan antibiyotiğe dirençli¬lik genlerini içeren 43 kb’lık bir gen kümesi¬dir. SGA-1’de beşli dirençlilik fenotipini (tetrasiklin, ampisilin, kloramfenikol, streptomisin ve sulfonamidler) içeren genler 2 integrondan oluşan çoklu-dirençlilik bölgesinde yoğunlaşmıştır. Son yıllarda SGA-1’in yeni varyantı olan Salmonella Albany keşfedilmiştir 13.
Yüksek Patojenite Adası (YPA): YPA Salmonella enterica subsp. III ve IV’te mevcuttur. Bu adacık ilk defa Yersinia türlerinde saptanmıştır. Bu adaya sahip olan izolatlar demirin eksik olduğu durumlarda “Demir Şelat Yersiniabactin” üretmektedirler. Bu ada suşların septisemik infeksiyonlar yapma kabiliyeti ile yakından ilişkilidir. YPA’nın alt türleri olarak IIa, IIb, ve IV’nun olduğu bildirilmektedir 12,13.
1.4. Salmonella spp. ile İlgili Hayvansal Gıdalarda Yapılan Bilimsel Çalışmalar
1.4.1. Çiğ Süt ve Süt Ürünlerinde Salmonella spp. Varlığı: Salmonella spp. ile kontamine olan süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi sonucunda salmonellozis vakalarının görülebileceği ve Salmonella spp.’lerin peynirlerin olgunlaşma periyodu boyunca da yaşayabileceği bazı araştırmacılar 14,15 tarafından ifade edilmektedir.
Cornelis 14 yapmış olduğu bir çalışmasında ABD’de 17 eyalette süt işletmelerinde 234 adet çiğ süt tankından ve 254 adet ise çiğ süt filtresinden alınan numunelerde Salmonella spp. analizi yapmış ve %18.5'inin PCR yöntemi ile %18’nin ise kültür yöntemleriyle pozitif olduğunu belirlemiştir. Yapılan başka bir çalışmada 15; farklı ülkelerde tüketilen peynirlerde Salmonella spp.’den kaynaklanan gıda infeksiyon/toksikasyonuna ve ölüme neden olan birçok bilimsel çalışma verileri istatistiksel olarak toplanmış ve sonuç aşağıdaki tabloda gösterilmiştir (Tablo 1).
Türkiye’ de yapılan birçok bilimsel çalışmalar 16-19 incelendiğinde beyaz peynir, tulum peyniri, otlu peynirler, Şavak taze beyaz peynirler ve Şavak tulum peynirlerinin değişen oranlarda (%1.9–58.82) Salmonella spp. ile kontamine olduğu görülmektedir. Çiğ sütler uygun derecelerde ve uygun sürelerde pastörize veya sterilize edildikleri takdirde Salmonella spp.’ler yıkımlanabilmektedirler. Ancak pastörizasyondan sonra sekunder kontaminasyoların oluşmaması için de üretim zincirinin kritik kontrol noktalarında da gereken hijyenik önlemlerin alınması gerekmektedir.
1.4.2. Yumurtalarda Salmonella spp. Varlığı: Salmonella spp. patojenlerinin yumurtaya kontaminasyonu üretim, depolama, taşıma ve gıdaların hazırlanması aşamasında olabilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde insanlarda görülen yumurta kaynaklı salmonellozis salgınlarında en sık rastlanılan suşların Salmonella Enteritidis (%60.9), Salmonella Typhimurium (%13.8), monofazik Salmonella Typhmurium (%4.7), Salmonella Infantis (%2.3), Salmonella Newport (%0.8) ve Salmonella Derby (%0.8) olduğu rapor edilmiştir. Avrupa komisyonu tarafından hazırlanan yumurtlayan tavuklar için güncel ulusal kontrol planları içerisinde özellikle Salmonella Enteritidis ve Salmonella Typhimurium bulunmaktadır 20.
1.4.3. Kanatlı Etinde Salmonella spp. Varlığı
9 Ekim 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Mikrobiyolojik Kriterler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğ’e göre 21; çiğ kanatlı eti ve hazırlanmış kanatlı eti karışımlarının 25 gram veya 25 mL’sinde Salmonella Typhimurium ve Salmonella Enteritidis bulunmamalıdır.
Dünya genelinde görülen Salmonella salgınlarının önemli bir kaynağını kanatlı etleri oluşturmaktadır. Bu salgınlara sebep olan serotipler Salmonella spp.’nin invaziv serotiplerinden sayılan Salmonella Enteritidis ve Salmonella Typhimurium’dur. Bunun en önemli sebebi kümeslerde Salmonella prevalansının yüksek olmasıdır.
Tavuk karkasının Salmonella spp. ile çapraz kontaminasyonu çoğunlukla kesimhanedeki tüy ıslatma, tüy yolma, iç organ çıkarma ve soğutma aşamalarında gerçekleşmektedir. Aynı zamanda çapraz kontaminasyonun kesimhanede çalışan personellerin elleri, kullanılan alet ve ekipmanlardan da kaynaklanabildiği belirtilmiştir 22. Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu (EFSA) ve Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC)’nin 2019 raporuna göre; Salmonella pozitif bulunan kümeslerin %26.4’ü insan sağlığı açısından önemli bulunan beş hedef serovar (Salmonella Enteritidis, Salmonella Typhimurium, Salmonella Virchow, Salmonella Infantis, Salmonella Hadar) yönünden pozitif bulunmuştur 20.
Türkiye’de yapılan bilimsel çalışma sonuçlarına göre 23-26 tavuk eti (%2.8-56.8) ve tavuk parça etlerinde (but, deri, kalp, karaciğer, göğüs) değişen oranlarda (%5.5-48.0) Salmonella spp. izole ve identifiye edilmiştir. Yurt dışında yapılan yapılan bilimsel çalışma sonuçlarına göre 27-29 tavuk eti (%5.3-77.6) ve tavuk parça etlerinde (but, deri, kalp, karaciğer, göğüs, taşlık) değişen oranlarda (%24.5-34) Salmonella spp. saptanmıştır.
1.4.4. Kırmızı Et ve Et Ürünlerinde Salmonella spp. Varlığı: Salmonella spp. ile çiğ etlerin kontaminasyonu mezbahada kesim esnasında hayvanın ayaklarında, kıl ve deri yüzeyindeki bulunan fekal atıkların ya da bağırsaklardaki fekal atıkların kesimi yapan kişilerin elleriyle karkasa bulaşmaları sonucu oluşabilmektedir 30.
Türkiye’de yapılan birçok bilimsel çalışmalarda 31-34 kırmızı et ve bunlardan yapılan çeşitli ürünlerde (kıyma, fermente sucuk, salam, sosis, köfte ve pastırma) Salmonella spp. değişik seviyelerde (%1-22.5) saptanmıştır. Yurt dışında yapılan birçok bilimsel çalışmalarda ise 35-37 kırmızı et ve sığır eti kıymasında değişen oranlarda (%0.22-30) Salmonella spp. bulunmuştur.
Avrupa ülkelerinde Salmonella izlenme prosedürleri çiftlik hayvanlarını, hayvanlara yedirilen yemleri, kesimhane ve kesimhane sonrasını, gıda üretim proseslerinin tüm aşamalarını kapsamaktadır. Avrupa Birliği (AB) Salmonella oranını azaltma amaçlı olarak kanatlı hayvanlarında Salmonella Ulusal Kontrol Programlarını (NCP) düzenlemektedir. Bu programlarla Salmonella Enteritidis, Salmonella Infantis gibi hedef serovarların azaltılmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir 20.
1.5. Salmonella spp.nin İzolasyon ve İdentifikasyonu
Salmonella spp.'nin tespiti için ISO 6579-1 metodu kullanılmaktadır. Son yıllarda gıdalardan Salmonella spp.’nin izolasyon ve identifikasyon işlemleri için klasik kültür tekniği, immunomanyetik seperasyon (IMS), DNA amplifikasyon, immunolojik yöntemler (latex aglütinasyon), DNA-DNA hibridizasyon, enzime bağlı antikor-hidrofobik grid membran filtre gibi birçok farklı analiz metotlarından da faydalanılmaktadır 38.
1.6. Salmonella spp.’nin Antibiyotik Dirençliliği
Antibiyotik direnci ise antibiyotiklerin bakterilerin üremesini inhibe edici (bakteriyostatik) veya öldürme (bakteriyosidal) etkilerini durdurma yeteneği olarak isimlendirilmektedir. Salmonella spp.’de gelişen antibiyotik dirençliliğinin en önemli nedenleri ateşli hastalıkların tedavisinde kontrolsüz ve düzensiz bir şekilde antibiyotik kullanımı ve bununla beraber hayvanlarda büyümeyi teşvik edici ajanların kullanılmasıdır 39. Non-tifoid Salmonella suşları ve özellikle Salmonella Thyphimurium ampisiline, kloramfenikole, seftriaksona, tetrasikline, kotrimoksazole karşı direnç oluşturmasının yanı sıra son yıllarda 3. jenerasyon sefalosporinlerle, kinolonlara karşı da direnç oluşturmuşlardır. Salmonella spp.’lerde önemli bir direnç mekanizması da çoklu direnç oluşumunun meydana gelmesidir. İlk çoklu direnç mekanizması Salmonella Thyphi suşlarında dikkati çekmiştir. Özellikle kloramfenikol, ampisilin ve ko-trimoksazole karşı direnç gelişmiş bulunmaktadır 40.
Türkiye’de 2006-2011 yılları arasında yapılan bir çalışmada 41; kan ve dışkı örneklerinden izole edilmiş olan Salmonella Typhi 21 (%46), 20 (%43) Salmonella spp., 4 (%9) Salmonella Paratyphi A ve 1 (%2) Salmonella choleraesuis olmak üzere toplam 46 izolatın %43’ü trimetoprim-sulfametoksazol’e %48’i ampisiline, %40’ı kloramfenikole, %4’ü seftaksime, %4’ü siprofloksasine dirençli olduğu belirtilmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 18 ülkede insanlardan tespit edilen Salmonella Enteritidis izolatlarının siprofloksasine karşı orta ve yüksek düzeyde dirence sahip olduğu bulunmuştur. 2018 yılında insanlardan izole edilen Salmonella spp. ve Salmonella Enteritidis izolatlarının siprofloksasine karşı dirençlerinin ise sırasıyla %12.5 ve %13.1 oranında olduğu belirtilmiştir. Salmonella spp. izolatlarının % 4.6’lık oranla yüksek düzeyde siprofloksasine karşı dirençli oldukları görülmüştür 42.