Staphylococcus-Micrococcus Sayısı ile S. aureus Varlığının Yorumlanması Mevzuata Uygunluğunun Değerlendirilmesi: Süt, bileşiminin zengin olması nedeniyle süt ürünlerine işlenmediği ya da muhafaza şartlarına dikkat edilmediği durumlarda kolaylıkla birçok mikroorganizma tarafından kontamine olmakta ve bozulmaktadır. Hijyenik koşullara uyulmadan üretilen süt ve süt ürünlerinde Staphylococcus varlığı halk sağlığı açısından risk oluşturan salgınlara neden olabilmektedir. Saadat ve ark.
28 organik süt ve peynir örneklerini inceledikleri çalışmalarında tüm örneklerdeki S. aureus varlığını %27, sea geni içeren örnek oranını % 12.96, S. aureus sayısını 102-106 kob/g-mL düzeyinde bulmuştur. Karimihachehsoo
29 incelemiş oldukları 63 beyaz ve tulum peynir örneğinin 12’sinde toplam 24 adet S. aureus suşunu izole etmişlerdir. Peynir örneklerinin yalnızca 1’nin (%1.6) SEA sentezleyebilecek S. aureus ile kontamine olduğu bildirilmiştir. Bununla birlikte 3 adet (% 4.8) peynir örneğinde S. aureus sayısı 5x105 kob/g’dan yüksek bulunmuş ancak bu örneklerin hiçbirinde SE varlığına rastlanılmadığı bildirilmiştir. Martins ve ark.
28 104 örnekte KPS ve KNS düzeyini sırasıyla 3.7-6.25 log
10 kob/g ve Micrococcus düzeyini 1.7-5.58 log
10 kob/g aralığında bildirmişlerdir. Mevcut çalışmada saptanan S. aureus kontaminasyonu diğer araştırmacıların daha düşük bulunmuştur
28,29. Staphylococcus-Micrococcus sayısı Martins ve ark.
30’nın, S. aures sayısı Saadat ve ark.
28’nın bildirdikleri aralıkta saptanmıştır. Araştırma sonuçlarındaki farklılıkların nedeni olarak soğutma, muhafaza ve işleme sırasında hijyen koşulları görülebilir. Yetersiz soğutma, sütün uygun olmayan koşullarda bekletilmesi, kötü hijyen koşulları ve işleme sonrası kontaminasyonlar Staphylococcus spp. gelişimi ve enterotoksin üretimi ile ilişkilendirilebilir. Türk Gıda Kodeksi Mikrobiyolojik Kriterler Yönetmeliği’ne göre Staphylococcus-Micrococcus Sayısı yönünden tüm örnekler mevzuata uygundur
27.
KNS Varlığının Yorumlanması: KNS'ler neden olduğu enfeksiyonların çeşitliliği, sıklıkları, teşhis ve tedavilerinin son derece zor olması nedeniyle halk sağlığı sistemi için ciddi bir yük oluşturmakta ve hastaların yaşam kalitesi üzerinde ciddi sonuçlar doğurmaktadır31.
Sampimon ve ark.32 sığır sütü örneklerinden izole edilen 170 KNS izolatı içerisinde mevcut çalışmadaki bulgulara benzer şekilde, S. saprophyticus, S. hominis, S. equorum, S. haemolyticus ve S. xylosus türlerini tanımlamışlardır. Ruaro ve ark.33 çiğ süt ve peynir örneklerinde S. equorum (%12), S. lentus (%12), S. simulans (%12), S. sciuri (%10) ve S. xylosus (%9) türlerini; Coton ve ark.34 Fransa’da inek sütü, peynir ve çevre örneklerinde S. equorum (%23.3), S. xylosus (%20.3), S. saprophyticus (%10.1) ve S. succinus (%10.6) türlerini bulmuştur. Pehlivanlar Önen ve Aygün35 yaptıkları çalışmada keçi sütünde %55 ve keçi peynirlerinde %57.5 düzeyinde KNS varlığı tespit etmiştir. S. carnosus 2 örnekte (%5), S. equorum 3 örnekte (%7.5), S. saprophyticus 16 örnekte (% 40), S. xylosus 4 örnekte (%10), S. caprae 2 örnekte (%5), S. haemoloyticus 2 örnekte (%5) ve S. sciuri 1 örnekte (%2.5) bulunurken, S. hominis ise hiçbir örnekte bulunamamıştır. Bu çalışmada tespit edilen KNS türleri mevcut çalışma ile benzerlik göstermektedir. KNS türlerinin farklılığı hayvanın türü, coğrafya, süt sağım ve işleme koşulları ile kontaminasyon noktalarının farklılıkları ile açıklanabilir.
Enterotoksin Varlığı Sonuçlarının Yorumlanması: Mevcut çalışmada SE varlığı (%1.92) iki farklı beyaz peynir örneğinde saptanmış ancak hangi Staphylococcus türü tarafından oluşturulduğu tespit edilememiştir. Küplülü ve ark.36 tarafından yapılan çalışmada, Ankara’da satışa sunulan toplam 214 adet peynirden 41 adet enterotoksijenik koagülaz pozitif Stafilokok izolatı elde edildiği bildirilmiştir. İncelemeye alınan tulum peynirinin %24.3, beyaz peynirin %19.5 ve kaşar peynirinin ise %5.5 oranında enterotoksijenik Stafilokok türleri ile kontamine olduğu tespit edilmiştir. Enterotoksijenik Stafilokok izolatının enterotoksin tipleri; SEA (25), SEB (4), SEC (6), SEA+SEC (5) ve SEA+SED (1) olarak bulunmuştur. Demirel ve ark. (37) İzmir ilinde satışa sunulan 75 beyaz, kaşar, tulum ve Van otlu peynir örneğinin 27 adetinde enterotoksin tespit ettiklerini bildirmiştir. Örneklerde en çok tespit edilen enterotoksin tipinin SEA olduğu (19 örnek; %67.86), bunu sırasıyla SEB (9 örnek; %32.14), SEE (7 örnek; %25), SEC (2 örnek; %7.1) ve SED (1 örnek; %3.6)’nin takip ettiği bildirilmiştir. Pehlivanlar Önen ve Aygün (35) ise keçi sütü ve peynirlerinde KNS izolatları içerisinde enterotoksin oluşturanların varlığını % 4 düzeyinde bulmuştur. Enterotoksin varlığındaki farklılıklar kontaminasyon kaynaklarının veya incelenen örneklerin farklılığı ile açıklanabilir. Mevcut çalışmada S. aureus tespit edilen 2 adet beyaz peynir örneğinde SE’ye rastlanmamıştır. Bu durum suşların enterotoksin üreten genlere sahip olmaması veya etken sayısının az olmasından kaynaklanmış olabilir. Buna karşın SE varlığı 2 adet beyaz peynir örneğinde saptanmış ancak etken tespit edilmemiştir. Bu durum uygulanan ısıl işlemin bu örneklerde bakteriyi öldürdüğü ancak daha önce enterotoksin oluştuğu ve bunun uygulanan ısıl işlem derecelerinden etkilenmediği ile açıklanabilir. SE saptanan iki adet beyaz peynir örneği Staphylococcal Enterotoksin (SE) varlığı yönünden mevzuata uygun değildir 27.
Antibiyotik Duyarlılık Sonuçlarının Yorumlanması: Süt ve süt ürünlerinden izole edilen KNS izolatlarının antibiyotik direnci birçok araştırmada çalışılmıştır6,24,35. Yücel ve Anıl6 tarafından çiğ süt örneklerinden elde edilen KNS izolatları metisilin ve penisiline %39 dirençli bulunmuştur. Peynirden izole edilen KNS izolatlarının ampisiline %42.8; metisilin, penisilin ve eritromisine ise %28.5 dirençli olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmada elde edilen KNS metisilin direnci mevcut çalışmada saptanan S. hominis’te görülen %33.3 metisilin direnci ile paralel iken diğer KNS türlerinde metisilin direnci görülmediğinden farklılık taşımaktadır. Zdolec ve ark.38 yaptıkları bir çalışmada taze peynirler, peynir salamurası, sert peynirler ve tereyağı örneklerinden 78 KNS ve 30 laktik asit bakterisi izolatı elde etmiştir. CLSI ve disk difüzyon yöntemine göre, tüm izolatlar klindamisin, amikasin, amoksisilin+klavulanik asit, enrofloksasin, vankomisin, kloramfenikol ve siprofloksasine duyarlı olarak tespit edilmiştir. Otuz adet Stafilokok izolatı eritromisine (%38.46), 18'i penisiline (%23.07), 4'ü tetrasikline (%5.12) ve bir izolat trimetoprim, tobramisin ve trimetoprim+sülfametoksazole (%1.28) dirençli bulunmuştur. Bu çalışma sonuçları mevcut çalışmada saptanan KNS izolatlarındaki siprofloksasin, sefoksitin (S. hominis hariç) ve amoksisilin+klavulanik asit (S. xylosus ve S. sciuri hariç) sonuçları ile uyumlu iken; klindamisinde farklı olarak duyarlılık oranı mevcut çalışma sonuçlarından daha düşüktür. Tetrasiklin ve eritromisine direnç sonuçları ise bu çalışma sonuçları ile paralellik göstermektedir. Kürekçi24 72 peynir örneğinden elde edilen 17 KNS izolatının sırasıyla penisilin (%76.5), eritromisin (% 35.3), tetrasiklin (%29.4) ve trimetoprim-sülfametoksazol (%17.6) antibiyotiklerine dirençli olduğunu ancak bu izolatların tamamının vankomisin, streptomisin, linezolid ve gentamisine karşı duyarlı olduğunu bildirmiştir. KNS suşlarının her birinin en az bir antibiyotiğe dirençli olduğu (%88, 15/17) görülmüştür. Bu çalışmadaki KNS izolatlarındaki gentamisin duyarlılığı (S. sciuri hariç) benzerlik göstermektedir. Mevcut çalışmada bu çalışmadan farklı olarak yalnızca S. sciuri izolatlarında trimetoprim-sülfametoksazol, eritromisin ve tetrasikline karşı %100 direnç tespit edilmiştir. Pehlivanlar Önen ve Aygün 35 tarafından peynir örneklerinden elde edilen KNS izolatlarının oksasiline (%22.9), tetrasikline (%12.5), eritromisine (%10.4), klindamisine (%4.1) ve siprofloksasine (%2) karşı dirençli olduğu bulunmuştur. Aynı çalışmada tespit edilen izolatların ampisilin ve gentamisine karşı dirençli olmadığı tespit edilirken mevcut çalışmada ampisilin ve gentamisine karşı farklı düzeylerde dirençli izolatlar saptanmıştır. Bu araştırmada mevcut çalışmaya parelel şekilde trimetoprim+sulfametoksazol’e dirençli izolat saptanamamıştır. Araştırma sonuçları KNS türlerinin antibiyotiklere farklı düzeylerde dirençli olduğunu göstermiştir. İzolatların antibiyotiklere dirençleri arasındaki farklılıkların izolatların kaynağı, genetik yapısı, üretim şekilleri, coğrafi bölge ve antibiyotik çeşidinden kaynaklanması muhtemeldir.
Stafilokoklarda Biyofilm Sonuçlarının Yorumlanması: Bazı suşların biyofilm oluşturma yeteneği, önemli bir virülans faktörü olarak kabul görmektedir. Yerleşik biyofilmler antimikrobiyal ajanları tolere edebilmekte ve bu nedenle bakterinin yok edilmesi son derece zorlaşmaktadır39.
Gajewska ve Chajecka-Wierzchowska40 Polonya’da 30 çiğ süt örneğinden elde edilen 54 izolatın 42’sini KNS ve 12’sini S. aureus olarak tespit etmiştir. KNS’ler; S. haemolyticus, S. simulans, S. epidermidis, S. warneri, S. chromogenes, S. hominis, S. sciuri, S. capitis, S. xylosus ve S. saprophyticus türleri olarak belirlenmiştir. Elde edilen izolatların hepsi biyofilm oluşturabilmiştir. Suşların %79.6’unun güçlü bir biyofilm, %5.6’sının orta düzeyde biyofilm ve %14.8’inin zayıf bir biyofilm ürettiği belirlenmiştir. Güçlü bir biyofilm oluşturma yeteneği S. aureus'a göre KNS'de daha sık gözlemlenmiştir (%58.3’ye karşı %85.7). Mevcut çalışmada bu çalışmadan farklı olarak Staphylococcus izolatları zayıf ve orta düzeyde biyofilm oluşturmuştur.
Bertelloni ve ark.41 yaptıkları bir çalışmada Toskana’da (Orta İtalya) tank sütünden S. xylosus (%28.4), S. chromogenes (%20.3), S. sciuri (%12.2), S. hominis (%9.4), S. hemolyticus (%6.8), S. capitis (%5.4), S. cohnii subsp. cohnii (%4.1), S. saprophyticus (%4.1), S. simulans (%4.1), S. caprae (%1.3), S. epidermidis (%1.3), S. lentus (%1.3) ve S. warneri (%1.3) türlerini tespit etmiştir. PCR ile biyofilm için icaA ve icaD geni bakılmıştır. S. capitis, S. hominis, S. saprophyticus, S. sciuri ve S. xylosus türlerine ait olan on beş izolatın (%20.3) biyofilm üretimini kodlayan genleri taşıdığı belirlenmiştir. Mevcut çalışmada S. saprophyticus ve S. xylosus türlerinin zayıf ve orta düzeyde biyofilm oluşturduğu tespit edilmiştir.
Mevcut çalışmada incelenen örneklerde S. aureus, KNS ve SE’nin varlığının bulunması organik ürünlerin de halk sağlığı riskleri taşıyabileceğini göstermektedir. SE içeren gıda maddelerinin tüketilmemeleri gerekir. Diğer taraftan mevzuatlarda henüz yer almayan ve insanlar için sağlık riski oluşturabilecekleri bilimsel çalışmalarla ortaya konulan KNS’lerin bulunması ve izolatlarda bazı antibiyotiklere direnç/çoklu direncin tespit edilmesi risk deeğrlendirmelerinde dikkate alınmalıdır. Peynir üretiminde ürünün işlendiği hammadde çiğ sütlerin mikrobiyolojik kalitesinin yüksek olması, sütlerin pastörize edilmesi, çiğ sütten yapılan peynirlerde üretimin diğer aşamalarında (eritme gibi) pastörizasyona eşdeğer ısıya ulaşılması, tüm üretim zinciri boyunca Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları (Hazard Analysis Critical Control Point-HACCP) gibi gıda güvenliği programlarının uygulanması gereklidir. Peynirlerin çeşidine uygun olgunlaştırma süresini tamamladıktan sonra pazarlanması ve satış noktalarında hijyen uygulamalarının devam ettirilmesi gerekmektedir. Tüm üretim zinciri boyunca iyi üretim (GMP) ve iyi hijyen (GHP) uygulamalarına riayet edilmesi ve kontaminasyonun önlenmesi önem taşımaktadır. Muhtemel Staphylococcus kontaminasyonuna ve enterotoksin üretimine karşı özellikle personel kaynaklı bulaşmaların önlenmesi, gıda maddesinin yapısına uygun ambalajlama yapılması ve soğuk zincirinin korunması gerekir.
Analiz edilen organik süt ürünlerinden izole edilen S. aureus ve KNS türlerinde değişen düzeylerde antibiyotik direnci tespit edilmiştir. Bu durumun gıda üretimi için yetiştirilen hayvanlarda antibiyotiklerin kontrolsüz kullanımından kaynaklı olabileceği veya antibiyotiklerin yanlış kullanımından dolayı bakterilerin dirençli suşlar geliştirebileceği dikkate alınmalıdır.
Biyofilmler bakterilerin antimikrobiyal uygulamalara direnç, patojen kontaminasyonunu kolaylaştırma ve gıda bozulması yapma potansiyellerinden dolayı gıda endüstrisinde endişe yaratmaktadır. Mevcut çalışmada zayıf/orta düzeyde biyofilm oluşturan S. aureus ve KNS’ler bulunduğundan organik ürünlerinin işlenme ortamlarında sanitasyon ve hijyen uygulamalarına dikkat edilmesi gerektiği düşünülmektedir.