Amerikan Yavru Çürüklüğü (AFB), bal arısı (Apis mellifera L.) başta olmak üzere
diğer Apis türlerinin larvalarında görülen ve tüm dünyada yaygın olan bulaşıcı bir
enfeksiyondur. AFB hastalığının etkeni olan Paenibacillus larvae (P. larvae), Grampozitif
oldukça bulaşıcı ve tehlikeli bir bakteridir. Vejetatif formu ergin arı ve larvalarda
enfeksiyon meydana getirmemektedir. Arı larvaları için patojen olan spor formu ergin
arılarda hastalık oluşturmamaktadır. Spor formu çevresel koşullar, ısı ve kimyasal
maddelere karşı oldukça dirençlidir
1.
Hastalık etkeninin bulaşması yumurtadan çıkmış larvaların spor bulaşmış bir gıdayı
aldıktan bir gün sonra sporlar orta barsak’ta gelişerek septisemiye neden olmaktadır2,3. P. larvae’nin yapışkan özelliğinden dolayı ölen larvaların uzaklaştırılması oldukça
zordur. İşçi arılar tarafından, bulaşık larvalar uzaklaştırılamadıkları takdirde kovan içinde
daha çok probleme sebep olurlar. İşçi, erkek ve ana arıların larva evreleri enfeksiyona
duyarlı olsa da, ana arı ve erkek arı larvalarında enfeksiyon nadiren görülür 4,5.
AFB’ye karşı larvalarda yaşa bağlı direnç söz konusudur. Larva yaşı 32. saate
ulaştığında, AFB’ye karşı duyarlılıkta azalma meydana gelmekte ve 53. saate
ulaştığında yaşa bağlı enfeksiyon oluşturamamaktadır6. Hastalığın bulaşmasında; P.
larvae sporu ile bulaşık bal veya arı ekmeği, temel petekler, enfekte kolonilerdeki ana
arı ve işçi arılar, P. larvae sporu ile bulaşık arıcılık alet ve ekipmanlarının kullanılması,
hastalıklı ve sağlıklı kovanların birleştirmeleri, yağmacılık ve bazı akarlar bakteri
sporlarının taşınmasında etkilidir7.
P. larvae ilk defa 1906 yılında Amerikalı bir araştırmacı olan Dr. G.F. White tarafından bulunmuş ve Bacillus larvae (White) olarak isimlendirilmiştir. Bacillus larvae, Paenibacillus larvae subsp. larvae (Pll), B. pulvifaciens ise Paenibacillus larvae subsp. pulvifaciens (Plp) olarak adlandırılmıştır. İki türün ayrımında ERIC1R-ERIC2R primerleri kullanılarak yapılan repetitive element PCR (rep-PCR) ile 4 farklı genotip (ERIC I, ERIC II, ERIC III ve ERIC IV) ayırt edilmiştir. ERIC I ve ERIC II genotipleri, P.l. larvae’yi, ERIC III ve ERIC IV genotipleri ise P.l. pulvifaciens’i belirler8. P. larvae genotipi ERIC I en sık görülen genotipken, ERIC II genotipi daha sınırlı görünmektedir, ancak her ikisi de dünya çapında rapor edilmiştir8-11. ERIC III ve IV genotipleri sahada tespit edilmemiştir, ancak kültür koleksiyonlarında az sayıda izolat olarak bulunmaktadır. Dört genotipin de koloni ve spor morfolojisi, hemoliz özelliği, karbon kaynağı metabolizması ve özellikle virülansları farklılık göstermektedir5,8. ERIC I suşları enfekte larvaların 12 gün içinde %100 ölümüne yol açarken, ERIC II suşları enfekte larvaları yaklaşık 7 günde öldürmektedir8,11.
Türkiye genelinde yapılan çeşitli çalışmalarda (Ege, Marmara, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz) AFB şüpheli petek ve bal örneklerinden yapılan laboratuvar teşhis çalışmalarında P. larvae oranı %8-38 arasında olduğu bildirilmiştir7,12-15. AFB klinik belirtileri ilgili genotipe, hastalığın evresine ve arı kolonisinin gücüne ve muhtemelen AFB karşı direncine bağlıdır10. Enfekte olmuş kolonilerde kapalı yavru gözlerinin kapaklarının renkleri solmuş, içeri doğru çukurlaşmış, kuluçka kapağı nemli ve kararmış ve kapalı petek gözlerinin üzerinde delik bulunmaktadır. Ayrıca enfekte olmuş larvalar morfolojik yapısını kaybetmekte ve larvaların rengi önce donuk beyaz, daha sonra açık kahve, koyu kahve ve sonunda siyah renkte görünmektedir. Ölü larva başlangıçta sulu ve hafif yapışkan iken hastalık ilerledikçe bu yapışkanlık artmaktadır. Hastalıklı larva tutkalımsı kıvamda olup ölmüş larvalar çikolata renginde ve larva gözüne bir kibrit çöpü sokulup gözden çıkarıldığında 2.5-10 cm kadar uzamış iplik halinde dışarı çekilebilir ve bu durum AFB’u işaret etmektedir. Pupa döneminde ölüm gerçekleştiğinde petek gözü kapağının altında pupanın dilinin yukarıya doğru kalkık ve gözün alt üst iç yüzeyine değecek biçimde sertleşmiş bir vaziyette görülmektedir. Pupanın bu görünümü "pupa dili" olarak adlandırılmakta ve nadiren gözlenmektedir16,17.
AFB teşhisinde klinik tanı, mikroskobik inceleme, Holst süt testi, kültür, bakteri izolasyonu ile identifikasyonu ve PCR gibi moleküler testler kullanılmaktadır. Bu hastalıkla mücadelede koruma ve kontrol önlemlerine uyulması gereklidir. Ülkemizde hastalıkla kesin ve etkili mücadele yöntemi, hastalık görülen kolonilerin yakılarak imha edilmesidir. Hastalığın yayılmaması için kovan gövdesi pürmüzle alevden geçirilmelidir. Arıcılıkta kullanılan körük, maske, el demiri, yemlik, ana arı ızgarası gibi ekipmanlar ve malzemeler dikkatli şekilde dezenfekte edilmelidir. Hastalıklı kolonilerin karantina altına alınması, hastalıklı kovan ve balın imhası, bir koloniden diğer koloniye petek, arı ve ekipman transferlerinin yapılmaması hastalığın yayılmasını önlemektedir5,7.
Bu çalışma; koloni kaybı gözlenen Amasya, Giresun, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Tokat ve Trabzon illerindeki bal arısı işletmelerinden alınan numunelerde P. larvae’nin varlığını araştırmak amacıyla yapıldı. Çalışmada numune alınan işletmelerde P. larvae oranının belirlenmesi için izolasyon ve identifikasyonu ile moleküler yöntemler kullanıldı.