[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Veteriner Dergisi
2010, Cilt 24, Sayı 3, Sayfa(lar) 149-156
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Boğalarda Penis ve Preputium Hastalıklarının Değerlendirilmesi
Mahir KAYA, Zafer OKUMUŞ, Elif DOĞAN, Latif Emrah YANMAZ, Emine Merve ÇETİN
Atatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı, Erzurum, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: Fimozis, parafimozis, boğa
Özet
Bu çalışmada erkek sığırlardaki penis ve preputium hastalıkları ve sağaltımlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın materyalini farklı ırk ve yaşlarda, postitis (n=21), balanitis (n=7), balonopostitis (n=4) ve preputial avulziyona bağlı şekillenen fimozis (n=4), parafimozis (n=11), penil fibropapilloma (n=5), orifisyum üretra externanın parsiyel (n=3) ve tam tıkanması (n=1) izlenen toplam 56 penis ve preputium hastalıklı erkek sığır oluşturdu. Olguların değerlendirilmesinde klinik muayenelerin yanı sıra ultrasonografi ve termografiden yararlanıldı. Bu 56 olgunun 39'unda cerrahi sağaltım, 9'unda medikal sağaltım, 5'inde cerrahi sağaltımla birlikte medikal sağaltım yapıldı. Üretral ruptur saptanan 3 olguda prognozun olumsuz olması nedeniyle sağaltım uygulanamadı ve hasta hayvanlar kesime sevk edildi. Sonuç olarak; sığırlardaki penis ve preputium hastalıklarının değerlendirilmesinde ve sağaltım yönteminin belirlenmesinde ultrasonografik ve termografik değerlendirmelerin etkin olarak kullanılabileceği, kronikleşmiş postitis olgularında preputial rekonstruksiyonun etkili bir operatif yöntem olabileceği, besi sığırlarında perineal üretrostominin palyatif bir yöntem olabileceği veya penis amputasyonuile birlikte uygulanabileceği kanısına varıldı.
  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Penis ve preputium hastalıkları, bu organ ve yapının karnın ventralinde yer alması, genç boğalarda cinsel aktivitenin yüksek olması, homoseksüel davranışlar gibi nedenlere bağlı gelişebilmektedir1,2. Postitis, preputiumun; balanitis penisin serbest ucunun; balanopostitis ise hem preputiumun hem de penisin serbest ucunun yangısıdır. Ayrıca postitis ve balanopostitis, sıklıkla birlikte seyreden patolojilerdir3. Balanopostitis olgularında, preputiumun anteriorunde sıcak ve ağrılı diffüz şişlik görülür. Bu olgularda ürinasyon ağrılı olup, sıklıkla fimozis şekillenir4. Penisin çeşitli nedenlerle preputial orifisyumdan dışarı çıkamaması fimozis, preputial orifisyumdan dışarı çıkmış olan penisin preputial kılıfa geri dönememesi ise parafimozis olarak adlandırılmaktadır. Fimozis; postitis, balanitis, balanopostitis, penis preputium adezyonları, doğmasal preputial stenozlar, penis tümörleri, travma ve enfeksiyon gibi nedenlere bağlı olarak, parafimozis ise balanopostitis, penis felci, preputiumun kongenital ve edinsel yapısal bozuklukları gibi nedenlerle şekillenebilmektedir5,6. Parafimozis olgularında, prolabe olan preputium ve penis kolaylıkla travmaya uğrar, şekillenen ödem ve fibrozis sonucu büyük bir hacme ulaşır4.

    Üretral obstrüksiyon, sıklıkla ürolitler, fibrin kitleleri, strüktür, penil apse, üretral tümörlere bağlı olarak oluşmaktadır. Bu olgularda perineal üretrostomi, penis amputasyonu7 ve idrar kesesine kalıcı balon kateter yerleştirilmesi8,9 gibi sağaltım seçenekleri bulunmaktadır.

    Sığırlarda penis tümörlerinin en yaygını penil fibropapillomalardır. Viral (bovine papilloma virus) kökenli olduğu bildirilmektedir. İleri yaştaki erkek sığırlarda immun yanıt geliştiği için genellikle genç boğalarda görülmektedir10. Penil papillomlar, fimozis veya parafimozise neden olabilirler3,11.

    Bu çalışmada boğalardaki penis ve preputium hastalıklarının değerlendirilmesi ve bu hastalıklarda yapılan sağaltımların sunulması amaçlamaktadır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Klinik Olgular ve Dağılımı: Çalışmanın hasta materyalini 2006-2010 yılları arasında Atatürk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi ABD kliniğine getirilen farklı ırk (21 İsviçre esmeri, 17 melez, 8 simental) ve yaşlarda (2-5), postitise (n=21), balanitis (n=7), balanopostitise (n=4) ve preputial avulziyona bağlı (n=4) şekillenen fimozis, parafimozis (n=11), penil fibropapilloma (n=5), glans penisin ucunun caudoventrale rotasyonu ile oluşan adezyona bağlı orifisyum üretra externanın parsiyel (n=3) ve tam tıkanması (n=1) izlenen toplam 56 penis ve preputium patolojili erkek sığır oluşturdu.

    Ultrasonografik Değerlendirme: Fimozis olgularında preputium, cranio-caudal, dorso-ventral ve latero-lateral planda preputiumun anterioründe oluşan fibröz dokunun kalınlığı ve yaygınlığı, preputial boşluktaki sıvı birikimini, preputiumun lamina internası ve eksternası, penis ve penisin serbest ucundaki düzensizlikler yönünden ultrasonografik (Falco 100, PİE Medikal, ABD) değerlendirme yapılırken, ürinasyon güçlüğü olan olgular ise idrar kesesi ve perineal bölge ultrasonografi ile değerlendirildi. Ultrasonografik değerlendirmelerde 3.5-5 MHz’lik konveks ve rektal ultrason probları kullanıldı.

    Termografik Değerlendirme: Fimozis ve parafimozis olgularında penis ve preputium, hayvana sedatif veya anestezik madde uygulanmaksızın ayakta dururken termal kamera (IR Flexcam S, ABD) ile değerlendirildi. Termal görüntüler elde edilirken, ortam sıcaklığının 18-23°C’de olmasına, hastanın ortam ısısına uyum göstermesi için ortalama 20 dakika bekletilmesine, muayene odasında hava akımının olmamasına ve floresan lamba ile aydınlatma sağlanarak tek tip bir ışık olmasına, termal kamera ile hayvan arasındaki mesafenin yaklaşık 1 m olmasına ve hastanın muayene odası duvarlarına eşit uzaklıkta bulunmasına12,13 dikkat edildi. Balanitis ve balanopostitis olgularında bölgesel kıllar, tıraş makinesi ile kırpılarak, aynı seviyede olacak şekilde kısaltıldı. Elde edilen termogramlarda parlak kırmızı, turuncu, sarı renkli alanlar sıcak nokta; mavi, mor ve gri renkli alanlar ise soğuk nokta olarak değerlendirildi14.

    Medikal sağaltım: Balanitis ve balanopostitis olgularının 9’unda sistemik antibiyotik ve preputial boşluğa lokal antiseptik uygulaması yapıldı.

    Anestezi Protokolü: Cerrahi uygulamalarda, epidural anestezi (1 ml/100 kg, Lidocaine HCl) ve/veya xylazine-ketamine (0.04 mg/kg IV-1-2 mg/kg IV) genel anestezisi kullanıldı.

    Cerrahi Prosedürler: Yangı semptomları ve preputial orifisyumun daralması izlenen 3 postitisli olguda, preputial orifisyumun caudo-ventralinden 1-2 cm genişliğinde, 2-4 cm uzunluğunda V şeklinde bir parça tam kalınlıklı olarak rezeke edildi. Preputiumun lamina externası, preputial deriye 2 numara ipek iplikle basit ayrı dikişlerle dikildi.

    Preputial orifisyumun şiddetli stenotik veya kapalı olduğu ya da stenozla birlikte açık, ülseratif yarların oluştuğu 13 fimozisli olguda, stenoz veya kapanmaya neden olan kitlesel yapının sınırları ultrasonografi ile belirlendi. Hayvan genel anestezi altında lateral pozisyonda yatırıldı. Cerrahi alan aseptik olarak hazırlandı. Belirlenen sınırlara uygun olarak deri ensizyonu yapıldı. Preputial deri ile preputiumun lamina externası arasında kalan kitlesel lezyon, bir bütün olarak çevre dokulardan diseke edilip çıkarıldı. Küt ve keskin diseksiyonla preputumun lamina eksternasından oluşturulan flep, orta hat düzeyinde craniale kaydırılarak 2 numara ipek iplikle basit ayrı dikişler uygulanarak deriye dikildi. Bu yöntemle preputial kılıfın rekonstrüksiyonu sağlanmış oldu (Şekil 1).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 1: A. Ülserasyon ve maddi kayıplı yara oluşmuş kronik postitis olgusunun klinik görünümü, B. Preputiumdaki kitlesel oluşumun amputasyonu sonrasında preputiumun lamina externasından oluşturulan flep. C. Flebin deriye dikilmesi. D. Ampute edilen preputium. Preputiumun iç bölgesini göstermek amacı ile longitudinal kesi yapılmış görüntü.

    Preputial deliğin tamamen kapanmış olduğu, geniş bir bölgede ödem ve flegmon saptanan 5 olguda preputial boşluğun drenajı, antiseptik irrigasyonu, lokal antibiyotik uygulaması, nekrotik dokuların küretajı, parenteral antibiyotik uygulaması ve sıcak hidroterapiden oluşan medikal sağaltım uygulandı. Medikal sağaltım süresi, 7- 12 gün arasında değişti. Bu olgularda yapılan medikal sağaltımın yanısıra perineal üretrostomi yapıldı.

    Perineal üretrostomi yapılan olgularda üretral açıklık, flexura sigmoideanın 15-20 cm proksimalinde oluşturuldu. Perineal bölgenin tıraş ve dezenfeksiyonundan sonra orta hatta paralel yapılan deri ensizyonu sonrasında küt ve keskin diseksiyonla penise ulaşıldı. Dışarı alınan penis segmentin distaline, subcutis ile tunica albuginea arasına konulan dikey mattress dikişler ile penis bölgeye tespit edildi. Üretra, vertikal olarak ensize edildi. Üretral mukoza ve deri, 1-0 numara polydioxanone (PDS) iplik ile basit ayrı dikişler uygulanarak, birbirine dikildi.

    Preputiumun lamina internasının altındaki kitlesel oluşuma bağlı şekillenen fimozis olgularında (n=4), klinik muayene ve ultrasonografi ile penis ve preputiumun lamina internası arasındaki kitle oluşumu belirlendikten sonra, hayvan genel anestezi altında lateral pozisyonda yatırılıp, penis dışarıya alındı. Cerrahi bölge aseptik olarak hazırlandı. Bir yardımcıya penisin serbest ucu gazlı bezle tutturuldu. Bu olgularda posthioplasty uygulandı15. Lezyonlu bölgenin proksimal ve distaline dairesel iki ensizyon yapıldı. Ekstirpe edilmeyecek preputial katmanın distal ve proksimaline dorsalden serviyet pensi yerleştirildi. İki dairesel ensizyon, longitudinal ensizyon ile birleştirildi. Arada kalan lezyonlu alan, ekstirpe edilerek çıkarıldı. Bu sırada oluşan hemoraji, ligatüre edilerek veya elektrokoterle durduruldu. Preputial anastomozis, 2-0 numaralı PDS kullanılarak, basit ayrı dikişlerle gerçekleştirildi.

    Parafimozis olgularında (n=11) penis ve preputiumun amputasyonu gerçekleştirildi. Parafimozisli olgular genel anestezi altında ve lateral pozisyonda yatırıldıktan sonra penis, preputium ve preputial deri aseptik olarak hazırlandı. Perineal üretrostomi için, perineal bölge de aseptik olarak hazırlandı. Üretra, kateterize edildi. Preputiumun lamina eksternası ile preputial derinin birleştiği yerde termogramda sıcak noktanın başladığı alanın 1-2 cm caudaline, canlılığını koruyan dokunun aleyhine olacak şekilde, oblik ensizyon yapıldıktan sonra, altta bulunan dokular diseke edilerek penise ulaşıldı. Dorsal penil arter ve ven ligatüre edildikten sonra penis transversal olarak kesildi. Kanamalar kontrol edildi ve penisin kalan kısmı bu düzeyde çevre dokulara dikey mattress dikişleri ile sabitlendi. Bu olgularda perineal üretrostomi yapılarak, ortalama 7 cm’lik üretral açıklık oluşturuldu.

    Penil tümöral olguların 4’ünün sağaltımında, elektrokoterle üremeler uzaklaştırıldı. Bir diğer olguda tümörün penis dokusuna yoğun invazyon göstermesi, büyük hacimli ve üretral obstuksiyona neden olmasından dolayı penis amputasyonu ve perineal üretrostomi yapıldı. Ekstirpe edilen tümöral dokular, histopatolojik değerlendirme için % 10’luk formalin içerisinde saklandı.

    Glans penisin ucunun caudo-ventrale rotasyonu ile oluşan adezyona bağlı orifisyum üretra externada parsiyel tıkanma izlenen 3 olguda, penisin ucundaki adezyonlar ayrılarak serbestleştirildi. Orifisyum üretra externa kateterize edildikten sonra, caudale doğru 2-3 cm longitudinal ensizyon yapıldı. Üretral mukoza, 3/0 numara PDS dikiş materyali ile penis dokusuna dikilerek, orifisiyum üretra eksterna genişletildi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Alınan anamnez bilgisinde, olguların tamamının beton zeminli ahırlarda barındırıldıkları, yataklık kullanılmadığı, yeterli ahır bakım ve temizliğinin yapılmadığı, kış aylarında hayvanların gezinti alanı olmadığı için bağlandıkları yerde yaklaşık 6 ay boyunca sabit kaldıkları, yaz aylarında ise erkek hayvanlardan oluşan sürülerin günlük olarak meraya gidip geldikleri belirlendi.

    Postitis, balanitis, balanopostitisli 32 olgunun 26’sı kış aylarında, parafimozis olgularıysa ilkbahar ayları ile yaz mevsiminin ilk aylarında kliniğimize başvurdu. Postitis olgularının fiziksel muayenesinde ostium praeputiale 3 olguda hafif, 7 olguda (bu olguların 4’ünde preputial deride derecelerde ülseratif açık yara) şiddetli derecede stenoz şekillenmiş olarak, 11 olguda ise tamamen kapanmış olarak izlendi. Ostium praeputiale’si tamamen kapalı 11 olgunun 5’inde, göbek ile skrotum arasında, geniş bir bölgede ödem ve flegmon saptandı (Şekil 2). Postitis olgularının ultrasonografik değerlendirmesinde, preputiumun anteriorunde sınırları belirgin, düzensiz ekojeniteye sahip, kalınlığın 5-11 cm (ort. 7,2 cm), cranio-caudal uzunluğu 5-9 cm (ort. 8,1 cm) arasında değişen kitlesel yapı izlendi (Şekil 3). Bu olguların 7’sinde penisin serbest ucunda ile preputial katmanlar arasında düzensiz yapılar saptandı. Ostium preputialenin parsiyel veya tam kapanma gösterdiği olguların hepsinde preputial boşluk içerisinde sıvı birikimini gösteren anekoik alan ve bu olguların 5’inde preputial boşlukta farklı sayı ve ebatta hiperekoik yapılarla ve akustik gölge artefaktı ile izlenen taşlaşmış smegma belirlendi (Şekil 2B).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 2: A. Flegmonöz karakterde postitis olgusunun klinik görünümü. B. Preputial bölgenin transversal ultrasonografik görünümü. Preputial boşluktaki serbest sıvı anekoik alan, kalınlaşmış preputial duvar miks ekojenite ile izlenmektedir (daire içerisinde). Preputiumun dorsal duvarı ile ventral abdominal kas katmanı (beyaz ok) arasında yangılı ve ödemli dokunun görünümü (siyah ok). C. Longitudinal planda preputial boşluktaki sıvı anekoik alanla ve akustik gölge atrefaktı (beyaz ok) ile izlenen hiperekoik partiküller şeklinde izlenilen taşlaşmış simegma (siyah oklar) izlenmektedir.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 3: A. Preputial açıklığın tamamen kapalı olduğu postitis olgusunun longitudinal ultrasonografik görüntüsü. Preputial çıkıştaki kitlesel lezyonun kalınlığı (kesikli çizgi) 6,85 cm olarak izlenmektedir. B. Diğer postitis olgusunda longitudinal planda penisin serbest ucu ile ventral preputial duvar arasındaki fibrotik bant (beyaz ok) izlenmektedir. Yangılı alanın bittiği (+…+) preputial duvarın kalınlığı, 1.16 cm olarak görülmektedir.

    Medikal sağaltımla birlikte perineal üretrostomi yapılan postitis olgularında, yangı semptomlarının 7-12 gün içerisinde ortadan kalktığı izlendi. Parça rezeksiyonu yapılan olgulardan birinde postitisin nüks ettiği, diğerinde enfeksiyona bağlı dikiş hattında açılma şekillendiği görüldü. Preputial rekonstrüksiyon yapılan olguların postoperatif dönemde 2 olguda preputium ile derinin birleştirildiği düzeyde enfeksiyon ve purulent akıntı, 1 olguda flegmon ve 1 olguda ise apse oluşumu izlendi.

    Preputial avulziyon sonucunda şekillenen fimozis olgularında, intermitant karakterde preputial prolapsus izlendi. Ultrasonografik muayene, penis dışarı alınmadan yapıldı. Boyutları farklı olmakla birlikte penisin dorsolateralinde miks ekojeniteye sahip hiperekoik kitlesel yapı izlendi. Penis ve preputium kısmi olarak dışarı alınabildikten sonra yapılan fiziksel incelemede, preputiumun lamina internasında skar doku oluşumu ve bu katmanın altında kitlesel oluşum palpe edilebildi. Olgulara göre büyüklükleri değişen skar doku oluşumunun, preputial esnekliği ortadan kaldırdığı görüldü ve bu kitlesel oluşumlara bağlı olarak preputial boşlukta stenoz izlendi (Şekil 4). Bu olgulardan birinde postoperatif dönemde preputial ensizyon hattından açılma ve enfeksiyon izlendi.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 4: A. Skar dokuya (siyah ok) bağlı gelişen preputial stenozis. B. Preputiumun lamina eksternasından (beyaz ok) ve lamina internasından (siyah ok) diseke edilmiş kitlesel oluşumun (yıldız) intraoperatif görünümü.

    Balanitis ve balanopostitis olgularında peniste kalınlaşma, bölgesel sıcaklık artışı ve ağrı belirlendi. Alınan termogramlarda, olgulara göre değişmekle birlikte preputium ucunun yaklaşık 10-12 cm caudalinden başlayan post-skrotal düzeye doğru yayılım gösteren alan, sıcak noktalar ile izlendi (Şekil 5). Balanitisli ve balanopostitisli 11 olgunun 7’sinde ürinasyon güçlüğü, 2’inde ise idrar retensiyonu görüldü. Ürinasyon güçlüğü belirlenen olguların 2’sinde medikal sağaltıma rağmen yangı belirtilerinin daha da şiddetlendiği ve ürinasyon güçlüğünün daha da arttığı görüldü. İdrar retensiyonu görülen 2 olguda preskrotal, postskrotal bölgelerde ve perineal bölgenin distalinde diffüz şişlik saptandı. Bu bölgenin ultrasonografik incelemesinde yaygınlığı değişken olan anekoik alan görüldü. Flexura sigmoidea düzeyinde taş bulgusu olarak hiperekoik yapı ve bu yapının altında akustik gölge artefaktı belirlendi. Bu bulgularla üretral perforasyon tanısı konuldu. Prognozunun olumsuz ve hayvanın ekonomik değerinin düşük olması nedenleri de göz önünde tutularak, hasta sahiplerinin isteği doğrultusunda medikal sağaltımdan yanıt alınamayan olgular ile üretral perforasyon tanısı konulan olgular kesime sevk edildi.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 5: Balanitisli olgunun sağ taraftan ve arkadan elde edilen termogramları. Kırmızı ve koyu kırmızı renkle izlenen sıcak noktalar ve termal değerleri görülmektedir.

    Alınan anamnez bilgisinden parafimozis olgularının, penis prolapsusu şekillenmesinden 3-7 gün sonra kliniğimize getirildiği öğrenildi. Olgulara göre değişmekle birlikte prolabe preputium ve peniste diffüz ödem, peniste değişik lokalizasyonlu ülserasyon ve nekrotik alanlar izlendi. Olguların hepsinin termal görüntüsünde penisin distal ucundan başlayan ve proksimaline devam eden soğuk noktalar belirlendi (Şekil 6).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 6: Parafimozis olgusunun klinik görünümü. Aynı olgunun termografik görüntüsü. Penis ucundan sıcak nokta belirlenen canlı doku sınırına kadar, canlılığını kaybeden penis ve preputium dokusu soğuk noktalarla gözlenmektedir.

    Histopatolojik değerlendirmede penil fibropapilloma tanısı konulan olguların 4’ünde penisin serbest ucunda değişik büyüklükte, spontan kanamalı, karnabahar görünümlü ve parafimozise neden olan tümöral yapı belirlendi. Bu yapıların palpasyonunda kanamaya eğilimli ve ağrılı oldukları dikkati çekti. Bu olgulardan 2’inde elektrokoterle yapılan rezeksiyon sonrasındaki 35 gün içersinde tümöral yapının yeniden oluştuğu izlendi. Diğer bir olguda tümöral yapının penise yayıldığı, penis dokusuna orifisyum üretra eksternayı içerisine alıp, tıkayacak şekilde invazyon gösterdiği izlendi ve penis amputasyonu yapıldı.

    Penis amputasyonu ve perineal üretrostomi yapılan olgularda ciddi postoperatif komplikasyonlar ile karşılaşılmamasına rağmen perineal üretrostomi yapılan 17 olgunun 4’ünde idrar irkiltisine bağlı tarsal bölgenin içi düzeylerinde dermatitis görüldü.

    Ürinasyon güçlüğü, tazyikli ve az miktarda idrar yapma, sancı bulguları ile kliniğimize başvuran 3 olguda, yapılan rektal muayene ve transrektal ultrasonografik incelemede idrar kesesinin aşırı dolgun olduğu saptandı ve pelvik üretranın lümeni anekoik olarak izlendi. Penisin dışarı alınarak yapılan klinik incelemede penis serbest ucunun caudo-ventral yönde orifisyum üretra eksternayı parsiyel olarak kapatacak şekilde rotasyona uğradığı ve penisin serbest ucunun ventraline de adezyon gösterdiği saptandı. Penisin serbest ucunun orifisyum üretra eksternayı tamamen kapatmış olduğu görülen olguda, alınan anamnez bilgisi ile hastanın 4 günden beri idrar yapmadığı öğrenildi. Bu olguda perianal ve perineal bölgede şişkinlik izlendi. Yapılan ultrasonografik incelemede düzensiz sınırlara sahip olan anekoik alan belirlendi ve bu anekoik alanın sağ taraftan pelvik boşluğa doğru ilerlediği izlendi (Şekil 7). Bu olgunun kesim sonrasındaki nekropsisinde sağ taraftaki pelvik kasların nekroze olarak pelvik boşluğa doğru bir kanal oluşturduğu görüldü. Bu bulgulara göre orifisyum üretra eksternanın tam obstrüksiyonuna bağlı oluşan pelvik üretra rupturu tanısı konuldu.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 7: A. Pelvik üretra rupturu görülen olgunun penisinin serbest ucundaki retrofleksiyon ve oluşan adezyonla üretral açıklığın kapanması. B. Perianal ve perineal bölgedeki şişkinliğin görüntüsü. C. Perianal bölgenin ultrasonografisinde pelvik üretra rupturuna bağlı bölgede biriken idrarın düzensiz görünümde anekoik alan olarak izlenmesi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Penis ve preputium hastalıkları çiftleşme yeteneğini ortadan kaldırmasının yanı sıra ekonomik kayıplara da neden olmaktadır. Bu hastalıkların görülme sıklığı yaşa, ırka ve mevsime bağlı olarak değişkenlik gösterir. Genç erkek sığırlarda daha sıklıkla karşılaşıldığı ve mevsimsel yoğunluğun yaz aylarında görüldüğü belirtilmektedir6,16. Preputial boşluk içerisinde smegmanın toplanması veya bozuk ahır zeminlerinde biriken idrar ile dışkı karışımının preputiumun uç kısmında zaman içerisinde sınırlı yangı oluşturması ve bu yangının giderek alanını genişletmesi, penise yayılması postitis ve balanopostitisin başlıca etiyolojisini oluşturmaktadır3. Yapılan çalışmada penis ve preputium hastalıklı boğalarda yaş aralığı 2-5 (ort. 2.6) olduğu saptandı. Postitis, balanitis ve balanopostitis olgularının % 81’i kış aylarında görülmesine karşın, parafimozis olguları ile ilkbahar ve yaz aylarında karşılaşıldı. Hayvanların uzun süre ile aynı yerde sabit bir şekilde kalması, altlık kullanılmaması, ahır hijyeninin yetersiz olması, zeminde idrar birikmesine neden olan çukurlukların bulunması, preputiumun idrarla sürekli ve uzun süre temas etmesi postitis ve balanopostitis hazırlayıcı ve yapıcı nedenleri olabileceği, preputial açıklıkta şekillenen stenozun preputiumda idrar birikmesine neden olarak, yangıyı daha da şiddetlendireceği düşünülmektedir. Erkek hayvanların sürü halinde meraya çıkarılmaları sırasında gösterdikleri homoseksüel davranışlarla penis ve preputiumun travmatize olması, bölgemizde parafimozisin en yaygın nedenlerinden birisi olabilir. Parafimozis, acil müdahale gerektirir. Venöz drenaj hızlı bir şekilde bozulduğu için prolabe olan peniste ödem şekillenir. Yapılacak müdahalede şekillenmiş olan ödemin azaltılması, lubrikasyon sağlanarak penisin preputial boşluğa reddedilmesi gerekmektedir. Müdahale edilmez ise ülserasyon, iskemik nekroz veya gangrenleşme oluşabilir. Nekroz veya gangrenleşme şekillenmişse, preputium ve penisin amputasyonu zorunludur17. Parafimozis olgularında, penis ve preputiumda ülseratif ve nekrotik yaraların bulunmasından ve termal görüntüde nekroz işareti sayılan soğuk noktaların izlenmesinden dolayı penis amputasyonu ve perineal üretrostomi tercih edildi.

    Sığırlarda üretral obstrüksiyonlar, ürolitler, fibrin kitleleri, striktürler, üretral tümörler sonucunda oluşabilmekte18,19 ve üretral taşların üretrayı perfore etmesine bağlı olarak da idrar, doku aralığına yayılabilmektedir20-22. Üretral taş bulgusu ile üretral perforasyonlu iki olguda balanitis de izlendi. Oluşan balanitisin sızan idrarın penisin etrafına ventral doğrultuda yayılma göstermesi sonucunda irritan ve yangısel etkisine bağlı olarak şekillenebileceği düşünüldü.

    Penis ve preputium hastalıklarında sağaltıma erken başlanılması sağaltımın başarı oranını yükseltmektedir2. Postitis ve balanopostitis olgularında medikal ve cerrahi sağaltımlar denenebilir. Medikal yaklaşım enfeksiyonun kontrolü, enflamasyonun azaltılması ve preputial propalsusun engellenmesini içermektedir. Cerrahi sağaltım, medikal sağaltımın başarısız olması, preputial hareketliliğin, hastalığın kronikleşmesine bağlı olarak fibröz dokunun oluşması ile ortadan kalkması veya azalması gibi şartlarda endikasyon gösterir14,23. Postitis olgularının % 76’sında cerrahi sağaltımı tercih etmemizin nedenleri, olguların kronikleşmiş olması ve kliniğimize gelmeden önce hasta sahibi ya da Veteriner Hekimi tarafından yapılan farklı prosedürdeki medikal sağaltımlardan sonuç alınamaması, preputial açıklığın tamamen kapanmış veya oldukça stenotik olması, geniş bir alanı kaplayan fibröz dokunun oluşması, preputiumda ülseratif açık yaraların olmasıydı. Postitis olgularında uygulanan cerrahi yöntemlerin belirlenmesinde, ostium preputialenin kapanma derecesi ve ultrasonografi ile belirlenen fibröz dokunun kalınlığı ve yaygınlığı rol oynadı. Kitlesel lezyon kalınlığının 2-3 cm olduğu olgularda parça rezeksiyonu yapılırken, 3 cm’den fazla olan olgularda fibröz dokunun rezeksiyonu ile birlikte preputial rekonstrüksiyon tercih edildi. Preputium ve skrotum bölgesinde diffüz flegmon ve ödem olan 5 olguda özelikle flegmona yönelik medikal sağaltım ile birlikte ostium preputialenin oldukça stenotik veya kapanmış olmasından dolayı preputial boşlukta biriken idrarın irkiltici ve yangısel etkisini ortadan kaldırmak ve hayvanın idrar yapmasını rahatlatmak amacı ile perineal üretrostomi gerçekleştirildi. Bu amaç doğrultusunda yapılan perineal üretrostominin hem palyatif etki oluşturduğu hem de yapılan medikal sağaltımı desteklediği gözlendi.

    Preputial avulziyon, preputiumun lamina internasında penis preputium birleşke düzeyinde veya gerisinde yırtık oluşmasıdır. Sıklıkla genç boğalardan suni vagina kullanılması ile sperm örneklerinin toplanılmasında sırasında oluştuğu ve yara hattının uzun sürede sekonder iyileşme ile kapandığı bildirilmektedir (10). Karşılaştığımız preputial avulziyonlu olgular (n=4), iri cüsseli boğalar olup, sadece doğal aşımda kullanılmaktaydılar. Bu boğalarda şekillenen preputial avulziyonun, boğaların küçük cüsseli düve veya ineklerle çiftleştirilmesi ile oluşabileceği, tam bir iyileşme gerçekleşmeden sıklıkla tekrarlanan aşımlar sonucu, iyileşme prosedürünün olumsuz etkilenebileceği ve bu nedenle şekillenen preputial avulziyona bağlı olarak preputial skar doku ile birlikte fibröz kitle oluşabileceği, damızlık boğaların aşım amacıyla bilinçsizce kullanımıyla, sonuç olarak preputial strüktür ve buna bağlı fimozis şekillenebileceği düşünüldü. Skar dokuya bağlı preputial striktürü olan olgularda circumcision (preputial amputasyon) ve posthioplasty (rezeksiyon ve anastomozis) olmak üzere iki cerrahi teknik uygulanmaktadır. Her iki teknikte de preputiumun yeniden yapılandırılması amaçlanmaktadır. Posthioplasty yöntemindeki başarı oranı % 87, circumcision yöntemindeki başarı oranı ise % 76 olduğu bildirilmektedir23,24. Preputium lamina interna ve eksternasının tamamen uzaklaştırılamadığı ve postoperatif dönemde preputial hareketliliğe izin verdiği için bu olgularda posthioplasty yöntemi tercih edildi. Ancak bu olgulardan birinde postoperatif dönemde dikiş hattında açılma şekillendi.

    Erkek sığırlarda yaygın olarak görülen penis tümörleri, sıklıkla fibropapillomatöz karakterde olup, spontan kanama göstermektedir25. Bu olguların sağaltımında eksizyon, elektrokoterizasyon ve krioşirurji yöntemleri uygulanabilmektedir10. Elektrokoter yöntemi ile kanama daha az ve iyileşme daha hızlı şekillendiği için, eksizyon yöntemine üstünlük sağlamakta16 ve postoperatif dönemde hayvanın çiftleşmesinin 3 hafta süre ile sınırlandırılması gerektiği belirtilmektedir10. Bulut ve Ünsaldı’nın26 yaptıkları çalışmada penis fibropapillomalarının operatif yöntemle uzaklaştırılması sonrasında postoperatif komplikasyonla karşılaşılmadığı ve nüks oluşmadığı belirtilmektedir. Elektrokoterle ekstirpe edilen penil fibropapilloma olgularında şekillenen kanamanın literatür verilere paralel olarak minimal düzeyde olduğu saptandı.

    Sonuç olarak, 1- postitis veya balanopostitisin neden olduğu fimozis olgularında ultrasonografik değerlendirmenin klinik muayene ile birleştirilerek yapılmasının, preputiumda gerçekleştirilmesi düşünülen cerrahi yöntemin belirlenmesi açısından etkili olduğu; 2- ostium preputialenin daralmış veya kapanmış olduğu postitis olgularında, kitlesel lezyon ekstirpe edildikten sonra, preputium lamina eksternasının flep şeklinde kaydırılarak deriye dikilmesi ile preputial rekonstrüksiyonun sağlanabileceği; 3- penil amputasyon yapılması düşünülen parafimozis olgularında termal görüntülemenin amputasyon hattını belirlemede etkili olabileceği; 4- perineal üretrostominin hayvanın damızlık yeteneğini ortadan kaldırmasına karşın besi sığırlarında palyatif bir seçenek olabileceği veya penis amputasyonu ile birlikte uygulanabileceği; 5- büyük hacim ve invazyon göstermeyen penil fibropapillomalı boğalarda, elektrokoter ile tümöral üremelerin uzaklaştırılmasının kolaylıkla uygulanabilen etkili bir yöntem olabileceği kanısına varıldı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Akın F, Samsar E. Kliniğimizde evcil hayvanlarda gözlenen penis ve preputium hastalıkları. Ank Üniv Vet Fak Derg 1973; 25: 280-292.

    2) Özaydın İ, Okumuş Z, Cihan M, Kılıç E. Kliniğimize getirilen sığırlarda karşılaşılan penis-preputium hastalıkları. Vet Cerrahi Derg. 1995; 1: 26-29.

    3) Samsar E, Akın F. Erkek genital organ anomali ve hastalıkları. Özel Cerrahi, Medipress, 2006; 307-314.

    4) Donaldson LE, Donaldson JN. Posthitis and prolapse of the prepuce in cattle. Aust Vet J 1960; 36: 380-383.

    5) Desrochers A, Jean G, Anderson DE. Surgical management of preputial injuries in bulls: 51 cases (1986- 1994). Can Vet J 1995; 36: 553-556.

    6) Memon MA, Dawson LJ, Usenik EA, Rice LE. Preputial injuries in beef bulls: 172 cases (1980-1985). J Am Vet Med Assoc 1988; 193: 481-485.

    7) Hooper RN, Taylor S. Urinary surgery, Vet Clin North America: Food Anim Prac 1995; 11: 95-120.

    8) Yücel R. Erkek sığırlarda vesika ürineria ve üretradaki taşların oluşturduğu retensiyonların sağaltımı eksperimental ve klinik çalışmalar. İ Ü Vet Fak Derg 1979; 5: 41-63.

    9) Canpolat İ, Bulut S, Kılıç S. Ruminantlarda ürolithiasisli olgularda fossa paralumbal üriner kateterizasyon ve antienflamatuar ilaç ile sağaltımı. Vet Cerrahi Derg 2001; 7: 60-65.

    10) Gilbert RO, Fubini SL. Surgery of the bovine reproductive system and urinary tract. In: Funibi SL, Ducharme N. (Editors). Farm animal surgery, WB Elsevier Company 2004; 351-355.

    11) Kamiloğlu A, Demirkan İ, Baran V, Tuzcu M. Identification and surgical treatment of penil tumors in young bulls. Indian Vet J 2004; 83: 1350-1352.

    12) Alkan Z. Radyolojik Görüntüleme Yöntemleri. In: Alkan Z. (Editor) Veteriner Radyoloji, Ankara: Mina Ajans, 1999; 84-85.

    13) Turner TA. Diagnostic thermography. Vet Clin North Am Equine Pract 2001; 17: 95-113.

    14) Turner TA. Thermography as an aid to the clinical lameness evaluation. Vet Clin North Am Equine Pract 1991; 7: 311-338.

    15) Peyton LC. The reefing operation in large animals. Vet Med Small Anim Clin 1980; 75: 112-117.

    16) Kamiloğlu A, Öztürk S, Kılıç E, Aksoy Ö. Boğalarda penis preputium hastalıkları ve sağaltım olanakları. Kafkas Üniv Vet Fak Derg 2004; 10: 31-36.

    17) Kahn CM. Paraphimosis, In: Merck Veterinary Manual, Whitehouse Station, NJ, USA: Merck&Co Inc, 2005; 1159.

    18) Alderman C. Urethral obstruction in cow. Vet Rec 1985; 116: 698.

    19) Parker BN. Urolithiasis in calves and lambs. Vet Rec 1981; 108: 545-546.

    20) Özaydın İ. Üretral urolitiasisli buzağılarda parapenil uretral penotiomi. Kafkas Univ Vet Fak Der 1996; 2: 34-39.

    21) Yücel R. Ruminantlarda görülen üriner taş oluşum nedenleri ve ürolithiasisin profilaktik sağaltımı. Vet Hek Dern Derg 1987; 48: 101-119.

    22) Gasthuys F, Steenhaut M, De Moor A, Sercu K. Surgical treatment of urethral obstructon due to urolithiasis in male cattle: A review of 85 cases. Vet Rec 1993; 133: 522-526.

    23) Baxter GM, Allen D, Wallace CE. Breeding soundness of beef bulls after circumcision: 33 cases (1980-1986). J Am Vet Med Assoc 1989; 194: 948-952.

    24) Wolfe DF, Hudson RS, Walker DF. Common penile and preputial problems of bulls. Compend Contin Educ Pract Vet 1983; 5: 447-455.

    25) Gilbert RO, Lindsay WA, Levine SA. Succefull surgical repair of a vascular shunt of the cavernosum penis and penil fibropapillomata in bull. J S Afr Assoc 1987; 58: 193-195.

    26) Bulut S, Ünsaldı S. Sığırlarda Gözlenen Penis Fibropapillomlarının Operatif Sağaltımı. F Ü Sağ Bil Derg, 2001; 15: 139-144.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]